• Usagi Drop - 9



    Her hafta üstüne koyan yapımları türleri ne olursa olsun çok seviyorum. Hep bir yenilik peşinde koşuyorlar ve Usagi Drop gibi karakter tabanlı bir animede bu koşturma ortaya harika sonuçlar çıkartıyor. Şimdiye kadar Daikichi'nin "aile" kavramına dair kafasındaki soru işaretlerinin birçoğunu görme şansımız oldu. Rin biraz kapalı kutu gibi tutulsa da dünya tatlısı bu küçük kızı da az çok tanıyor sayılırız. Rin'in annesiyle ilgili de birkaç fikir edindik ve geriye Daikichi ile Rin kaynaklı diğer iki harika yan rol kalmıştı. Başroldeki Daikichi ile Rin'i tamamlayıcı görevi gören Kouki ve annesi de bu bölümde o önemli adımı attılar.

    Okulda çektiği fırçadan sonra Rin'in Kouki'nin ablası görevini üstlendiğini söyleyebiliriz. Odaklanma sorunu yaşayan, dikkat dağılması yüzünden sürekli haylazlık yapan Kouki'nin davranışlarının altında -bence- annesinden yeterli ilgiyi görememesi yatıyor. Genelde hiperaktif ve/veya yaramaz çocukların muhtaç oldukları ilgiyi çekmek için böyle davrandıklarını biliyoruz. Kouki'nin de şimdiye kadar annesiyle ilgili az negatif yorumları ve babasından hiç bahsetmemesi bu ufaklığın henüz anne ve babasının ayrılmasını kabullenemediğini gösteriyor. Zaten o yaştaki bir çocuğun bunu kabullenmesini beklemek de abes olur.

    Rin'i "sigortalatmalı mı sigortalatmamalı mı" diyerek yine düşüncelere dalmış Daikichi'nin bölüm sonunda niyetini nasıl da açıkça belli ettiğini gördük. Bir tufanda eve kapanmış bu dört karakter özellikle yemek ve sonrasında tam bir aile profili çizdiler. Elleriyle yiyen evin küçük oğlu uyarıldı, yemeğin hazırlanmasına yardım eden büyük abla takdir gördü, yemekten önce çocuğu yıkayan baba da yemek sonrasındaki bulaşıklara yardım etti. Kalan 2 bölümde Daikichi ile Yukari (Kouki'nin annesi) arasındaki ilişkiye bir son yazmakla uğraşmayacaklarını düşünüyorum, bu resmen serinin rotasını değiştiren bir hamle olur. Bunun yerine ucu açık bir son, bitse de sürmeye devam edecek Usagi Drop için daha doğru bir tercih olabilir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi