• Steins;Gate - 24



    Yine faka bastıran bir bölüm! Steins;Gate ne zaman ümidimi kessem muhteşem bölümler yayınlayan, ne zaman coşkuyla başına otursam hevesimi dindiren bir tempoya sahipti. Final bölümünde de çok farklı olmadı. Geçen haftaki mucize bölümün ardından mükemmel bir kapanış bekliyordum. Gerçi kötü falan değil tabii ama serinin standartları düşünüldüğünde biraz ağırdan alan, biraz da mütevazi takılan bir kapanıştı.

    Zamanla, insanlarla, olaylarla, koşullarla ve tesadüflerle bile savaşan Okarin'in yenmesi gereken son bir rakibi kalmıştı. Kendini kandırabilmek için son bir kez daha geçmişe gitti ve Okarin'den bekleyeceğimiz kadar çılgınca bir hamleyle geleceği kurtarmayı başardı. Bölümdeki durağan tempo aksiyon sahnelerine de yansıyınca ortaya iyi bir finalden ötesi çıkmamış gibi göründü. Elbette Steins;Gate kredisini çoktan sıfırlamış, insanların gönlüne taht kurmuş, 2011'in şimdiye kadarki en iyi animesi. Dolayısıyla finalin -zayıflığı demeyelim- güçlü olmayışı onun değerinden hiçbir şey götürmez.

    Gelgelelim kendisini, kendi hayatının en önemli üç haftasına hazırlayan Okarin'e ne olduğuna. Aslında Okarin geçmişe gidip Makise'yi kurtardıktan sonra yaralı vaziyette tek parça olarak geri dönmeyi başardı. Gelecekten gelen Suzuha asıl yok olandı çünkü 3. Dünya Savaşı çıkmayacak ve Suzuha da asla zaman makinesiyle geri gelmeyecekti. Serinin ikinci yarısında (yanılmıyorsam) bize gösterilen "eksik" rozet de böylelikle tamamına ermiş oldu. Steins;Gate çizgisinde ne zaman makinesi, ne D-Mail, ne de Time Leap olacaktı. Bir deli adam Okarin'in gelecekle ilgili Nostradamus mertebesindeki kehanetleri de bu yüzden Daru tarafından şakayla geçiştirildi.

    Mutlu sona bir ekleme de yapımcılardan geldi. Sinema filmi için yeşil ışık yakıldığı belirtilen aşağıdaki video Japon televizyonlarında animenin hemen ardından yayınlanmış. O filmi de 3. Dünya Savaşı'na mı adarlar bilmem ama artık Steins;Gate ile ilgili ne çıksa izlenir, okunur, merak edilir.


    2 Görüş:

    1. off ki ne off, ben de bitirdim seriyi. böylesine zekice yazılmış bir anime izlemeyeli çok olmuştu. final bölümü için mütevazi bir son demen yerinde bir tanım olmuş :)son bölümde bir ivme daha yapsalar hayır demezdik gerçi ama 24lük için ayarladıkları kurguda bir ivmeye daha zaman yoktu. Aslında steins gate o mütevaziliği, seriyi elindeki en güçlü malzeme olan gelecekteki savaşları, distopya atmosferini, 33 yaşındaki direniş lideri okarin'i barındıran daha aksiyon yüklü bir seyre sokmayarak göstermişti. Ben filmden çok bu es geçtiği çizgide ikinci bir sezon hayal ediyorum :)

      YanıtlaSil
    2. Dediğin gibi 15 sene sonrasına götürebilirler ya da Mayushi'nin ninesinden başlayan bir Okarin tanışıklığı ile eksikleri kapatabilirler. Hayallerini yıkmak gibi olmasın ama 2. sezonun geleceğini zannetmiyorum. Seri biter bitmez film ve yakın zamanda da Kasım ayında çıkacak bir oyun duyuruldu. Belli ki televizyonda yeterince reklam yaptıklarını düşünüp gerçek pazarlara yönelmeyi seçtiler.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi