• NO.6 - 4



    Bir kez daha yerinde saymaya devam eden serimiz bu bölümünde yine iki başrol karakterini geliştirmeye zaman ayırmış. Shion'un uslanmaz ve can sıkıcı seviyedeki iyimserliği sayesinde onun NO.6 dışında kalan hayata yabancılığını deneyimliyoruz. Nezumi'nin küstah ve hedefe yönelik tarzı bölümün ilk yarısında bize iyice yediriliyor ki ikinci yarıda çocuğa karşı doğan suni antipatimiz bir anda kaybolsun. Bundan önce sadece 2 OVA bölümünü tek başına yönetmiş olan Nagasaki Kenji'yi hoş görmek gerektiğini biliyorum ama bu anlatım tarzı sektöre yeni başlamış çaylakların harcı olmalı. Gundam gibi bir projede çalışmış yönetmenin değil.

    Shion'un annesinin karakter inşası aracılığıyla Shion'un NO.6'ya duyduğu özlemi ve çocuğun ardında bıraktıklarını anlatmaya gayret eden yönetmen bölümün ikinci yarısında Nezumi'nin karakteristiğindeki değişime odaklanmaya çalışıyor. Tabii bunu -neredeyse- homoseksüel bir ilişkiye benzetmesiyle de feci şekilde çuvallamış oluyor. 11 bölüm sürecek animenin ilk 4 haftasını tanımlamak için "ehil bir yönetmenin elinde tek bölümde anlatılacak kadar malzeme" sunduğunu söylersem herhalde fazla ileri gitmemiş olmam. Oyalandıkça oyalanıyor, sıktıkça sıkıyorlar. Sıradanlığı çoktan kabul etmiş anime için tek dileğim bundan kötüye gitmemesi çünkü belli ki daha iyi olma gibi bir şansı kesinlikle yok.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi