• NO.6 - 2


    NO.6NO.6
    NO.6NO.6

    Hangi serileri bloglayacağıma hala net bir karar veremedim. Usagi ve Penguen garanti. Baka to Test'i bloglamayacağım çünkü hem sınıf ortamından uzaklaşmaları beni hayal kırıklığına uğrattı hem de "ahaha, şu sahne ne komikti" diye yazmanın bir alemi yok. Kamisama no Memo-chou en nazik tabirle daha iyi çekilmiş bir Gosick gibi. 2. bölümü de fazla ilgimi çekmedi. Ikoku Meiro no Croisee ve No.6 baya çerezlik anime olduklarını kanıtladılar ama hiç değilse çok kötü değiller. Galiba yeni sezondan bu sefer sadece 4 animeyle yetineceğim.

    Toplam 2 dakikayı geçmeyecek Shion'un Nezumi'yi kurtarıp evine alması hikayesiyle heba edilen ilk bölümün tam 4 yıl sonrasına gidiyoruz. Muhteşem yetenekli Shion gitmiş, yerine son derece kıytırık bir işte çalışan Shion gelmiştir. Nezumi'yi evine alması hükümet yetkilileri tarafından öğrenilince Shion'un da başka bir çaresi kalmamıştır. Belediyenin gözetleme ekibi gibi bir yere girmiş ve bütün gününü monitörlere bakarak geçirmektedir. Bir gün yerde yaşlı bir adamın cesedine rastlar ve işler gelişir.

    Kurguyu süpersonik bir hızla ileri saran yönetmen daha sakin bir geçiş yapabilirdi ama flashbackler sayesinde konuya az buçuk vakıf olabiliyoruz. Geçen yıllardan sonra Safu ile ilk defa gelen Shion potansiyelini neden kullanmadığını kızdan saklıyor. Safu ise başka bir ülkede bulunan No.5'e gideceği için biraz heyecanlı lakin asıl derdi Shion'un spermleri! Evet, tuhaf bir metindi ama hiç de sallama durmadı. Shion lafı ağzında gevelerken de imdadına Nezumi'nin farelerinden biri yetişti.

    İkilinin No.6'dan gerçek dünyaya kaçışlarını beğendim. Nezumi'nin aksiyon sahneleri iyi yedirilmiş. Shion'un boynunda çıkan yaralardan anladığım kadarıyla gelecek hafta "arı" bizim oğlanı ziyaret edecek. İşin içinde belli ki siyasi entrikalar, bazı komplolar, dış dünya ayağına sürgüne gönderilmiş azınlıklar gibi alışık olduğumuz temalar var. Animasyon fena değil, süresi 11 bölüm. Eh, izlenir öyle bir köşede.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi