• Mawaru Penguin Drum - Mayo Chiki - NO.6 - THE IDOLM@STER - Usagi Drop - izlenimler - TEMMUZ



    Yeni sezonda başlayan animelerin ilk bölümlerini izledikten sonra hangilerini takip edeceğime dair izlenimlerimin yer aldığı yazıda kapalı kutu Mawaru Penguin Drum, basit bir ecchi Mayo Chiki, post apokaliptik NO.6, oyundan uyarlanan The Idolmaster ve realist drama Usagi Drop serilerine yer veriyorum.


    Mawaru Penguin Drum

    İşte size sezonun sürprizi! Hakkında kimsenin hiçbir şey bilmediği Mawaru Penguin Drum sezonun en iyi açılışlarından birini yapıyor. Kanba, Shouma ve Himari üç kardeştir ancak Himari'nin beyninde modern tıbbın çare bulamadığı bir hastalık bulunmaktadır ve kızın sayılı günleri kalmıştır. Kanba ve Shouma kalan günlerinde Himari'yi hep mutlu tutmaya çalışmaktadırlar fakat Himari aniden ölür... ve bir süre sonra başka bir "gücün" etkisiyle canlanır. Kader kelimesini bayağı bir süre eşeleyen bölüm ara ara Tanrı'ya atıfta bulunuyor; yaşamın, doğumun ve ölümün anlamlarını irdelemeye çalışıyor. Başlangıçta çalakalem gibi görünen arka plan tasarımları bölüm sonunda inanılmaz bir kaliteye ulaşıyor ve sezondaki (belki de senedeki) en iyi animasyona imza atılıyor. Utena'nın yönetmeni Ikuhara Kunihiko'nun 10 seneden uzun bir süre sonra animeye dönüşü niteliğindeki seri 24 bölümden oluşacak ve bölüm finalinden hemen önce ekrana gelen sahneyle de görünüşe göre bayağı karışık temalarla ilgilenecek. Hayvanlarla mukayese yapılarak sorulan "Bir insan kendi içgüdülerinden bir başka insanı sevmek için vazgeçerse, o kişi hala bir insan mıdır?" sorusuyla bile beni cezbetmişken üstüne bir de bu muazzam animasyon resmen tuz biber ekti.

    Mayo Chiki

    17 yaşındaki Konoe Subaru uşağı olduğu Kanade'ye okulunda hizmet etmektedir. Kanade'nin sınıf arkadaşı Sakamachi kazara Subaru'nun sırrını öğrenir. Subaru aslında bir kızdır. Sakamachi bu gerçeği açıkladığı takdirde Subaru işinden olacaktır. Bunu engellemek için Subaru önce kaba kuvvet dener ama bu taktik tutmayınca Kanade'nin yılan dili devreye girer. Subaru ile Sakamachi aynı evde yaşamaya başlarlar. Bir ecchi/harem animeden ne bekleniyorsa hepsini ilk bölümünde vermeye gayret eden seri yer yer komik, yer yer sıkıcı. Çıplaklık konusunda pek sıkıntıları olmadığı kesin. İşin sonunda Subaru ile Sakamachi aşık olmazsa ben de hiçbir şey bilmiyorum demektir. Türünün sıradan bir başka örneği.

    NO.6

    2 yaşından beri çok elit koşullarla yetiştirilen Shion bu şehrin özel bir bölgesinde yaşamaktadır. 12. yaş gününde, kendine "Nezumi (Fare)" diyen bir çocuğu kurtarır. Nezumi, Özel Güvenlikli Bölge’den kaçmıştır. Shion'un hayatı o andan itibaren tamamen değişecektir... noitaminA olmasından mütevellit bu serinin de maksimum 12 bölüm süreceğini söyleyebiliriz. İlk bölüm itibarıyla sadece Shion'un karakter gelişimine odaklanmaları, onun dış dünyadaki bilgiye ne kadar aç olduğunu göstermeleri artı puan gibi görünse de işleri ağırdan alarak senaryo bazında minimalist takılacaklarının da göstergesi. Ambiyans olarak Fractale havası verse de o kadar kötü yönetileceğini zannetmiyorum. Yine de "Shion ile Nezumi el ele, No.6'nın sırlarını keşfetmeye"den öteye geçemezlermiş gibi geliyor. Sanki bölüm bölüm yazmak yerine bitince toptan incelemek daha doğru olacak.


    THE IDOLM@STER

    Konusu son derece olan kısa özetlenebilecek anime, 13 pop idolüyle çalışmak zorunda kalan bir yapımcının kariyerine odaklanıyor. Aynı isimli oyundan uyarlanması nedeniyle hazır bir seyirci kitlesi de bulunmakta. İlk bölümde uygulanan taktik çok hoşuma gitti. Oyun havasını hiç ellemeden aynen devam ettirmişler ve sanki kızlarımıza soruları biz soruyoruz gibi olmuş. Beklenmedik derecede interaktif bir açılış yapan anime yaşları 10-18 aralığında değişen kızlarla sevimli ve neşeli anlar vadediyor ama ötesine geçebileceğini zannetmiyorum. Belki oyunun... pardon, animenin sonunda kızlardan sadece biri çok büyük bir pop idolü olacaktır ama açıkçası hiç ilgimi çekmiyor. Yine de ilk bölümde uygulanan fikir oldukça yaratıcı.

    Usagi Drop

    Dedesinin cenazesi için evine dönen 30 yaşındaki Daikichi, bahçede tanımadığı bir çocuk görür. Rin ismindeki bu kız, Daikichi'nin dedesinin başka bir kadından olma gayrimeşru çocuğudur. Daikichi tek başına yaşamasına ve çocuk yetiştirmekle ilgili hiçbir tecrübesi bulunmamasına rağmen aile üyelerinin dışladığı bu çocuğa bakmaya karar verir. Kurşun kalemle yapılmış izlenimi veren farklı bir animasyon tercih edilmiş. Yer yer karakterler üzerinde bile CGI kullanıldığını görebiliyoruz ve bunlardan yola çıkarak animasyon aracılığıyla bu buruk öyküyü biraz sevimli hale getirmeye çalıştıklarını söyleyebiliriz, hatta burukluktan sıyırıp mümkün olduğu kadar neşeli bir hale sokmaya gayret etmişler. Bu da demek oluyor ki asıl önemli mevzulara karakterler ve ana senaryo üzerinden ulaşacağız ki bu özellikler benim için yeterli. Öte yandan ilk bölümde anlaşıldığı üzere seri kendini ne hafife alıp gülünç duruma sokacak ne de çok ciddiye alıp kasıntı bir hale girecek. Aile fertlerinin doğallıkları, cenaze evindeki yaramaz veletin ortalıkta koşması, annesinin peşinden veryansın etmesi, Daikichi'yi uzun süre sonra gören kız kardeşinin laf sokmaları, babaların içip içip sızmaları... Hepsi de serinin "doğallığının" en mühim örnekleri. Tüm bunların üstüne Rin'in müthiş bir çocuk potansiyeli taşıması (çiçek koparma sahnesi) ve Daikichi'nin tam istediğim tarzda bir yetişkin olması (doğrudan karar vermek yerine önce Rin'in fikrini sorması) halihazırdaki beklentimi iyice yukarılara çekti. Gayet iyi ve sağlam bir başlangıç.

    3 Görüş:

    1. Yeni sezondan sadece No.6'in ilk bölümüne baktım. Biraz beklentim vardı o seriden. Fakat nafileymiş, direkt bırakma kararını verdirdiler bana sağolsun.Aynı konuyu işleyen ve benzer tarzda çok seri oldu bugüne kadar. Ve içlerinde çok iyiler de var. Fakat bu seri onlardan biri olamayacak belli, hatta vasatın üzerine biraz olsun çıkarsa ne ala.

      Mawaru Penguin Drum için sürpriz diyorsan listeye atılır herhalde. Fazla uzun bir seri olmayacaksa da ortalarında başlanır elbet.

      YanıtlaSil
    2. No.6'dan gıdımlık bir beklentim benim de vardı ama izledikten yarım saat sonra unuttuğum filmlere benzettim. İşte öyle bir seyirlik.

      Penguin çok garip bir olay. Resmen sır gibi saklandı konusu, şimdi böyle bir şeyle karşılaşınca açıkçası "Lan?!" durumu oldu bende. 24 bölüm olacağına göre bayağı dallandıracaklar. İşin tuhafı ilk bölümü izledikten sonra bile seri neyle alakalı bilemiyorum :)

      YanıtlaSil
    3. Mayo Chiki! - Neredeyse tüm ecchilerde aynı sahneler mevcut oluyor... (Çocuk kızın üzerine düşer, bilmeksizin kızın göğsü avuçlar. Birde -O ne lan? havasıyla 3 5 kez sıkar ki ecchi kıvamına ulaşsın... Kız kardeşin abisi yatakta salya sümük uyurken üzerine atlama saçmalığı da çok kullanılır. Kanade gibi sadist kızlar zaten hep aynı teranede dönüyor...) Ecchi sever biriyim. Ama baymaya başladı artık... Biraz daha yaratıcı olsalar da ecchi faktörüde canlansa...

      No. 6 - Usagi Drop'tan sonra sabırsızca beklediğim No. 6, beklediğimden düşük bir başlangıç yaptı. 1. bölüm ile animenin sınırlarının belli olmasıyla beraber şu an gelecek bölümlerini merakla beklediğimi söyleyemeyeceğim...

      Usagi Drop - Pek birşey yazmaya gerek yok. Beklenildiği gibi çok güzel bir başlangıç oldu. Şimdiden sezonun en iyisi olduğunu düşünüyorum. Bakacağız...

      Mawaru Penguin Drum - İlk bölümden pek birşey diyemesemde başlangıcı ile izlenimlik bir anime olduğunu gördüm. Yalnız animenin ilerisini göremiyorum. Şu mavi kafalı bişonen çocuğun gözlere uyuz olsam da idare edilir.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi