• Hanasaku Iroha - 12



    Geçen haftaki ağır drama yüklü bölümün devamı gibi görürsek bence olayları çok iyi toparlayan ve utanmadan yeni soru(n)lar doğuran bir bölümdü. Ohana'nın geçen hafta protesto için oturduğu ve yanına yaklaşan anasına saydırdığı bir sahne vardı. Annesi Satsuki bir anda afallayıp "sonunda ergenliğe girdin" gibisinden bir laf sokuşturuyordu. Bu seri tam da bu ergenlik geçişi üzerine kafayı yormuş durumda. Tabii ki sadece Ohana'nın ergenliği ve kendini tanıma süreci anlatılıyor ama genel olarak karakterlerin saçmaladıkları sahneler de bu anlatımın içinde kendilerine yer buluyorlar. Misal Tohru'nun Ohana'ya karşı ilgisini saklayabilmek için
    bu haftayaptıkları onun sürekli aksi ve lanet karakterine uyuyor mu? Hayır, elbette uymuyor ama serinin profilini göz önüne alırsak böyle saçmalaması son derece normal.

    Ohana bu hafta da bir kez daha başrolde. Cümle tuhaf oldu ama bu seferki tam bir başrol, Minko hariç geri kalanlar yardımcı oyunculuktan figüranlığa inmiş durumdalar. Ohana bir taraftan Ko'ya karşı hislerini tanımlamaya öte yandan annesinin davranışlarını anlamlandırma çabası içinde. Yukarıda dedim ya ergenlikle ilgili diye, Ohana yavaş yavaş "empati" kavramıyla tanışmaya başlıyor. Ko'dan hoşlanan kızın, Ko'nun ve hatta annesinin yerlerine kendini koyarak olaylara farklı açılardan bakmaya gayret ediyor. Kısacası Ohana artık "büyüyor".

    Bu süreci gösterirlerken Ohana'nın kendini incelemeye çalışması hoşuma gitti. O kadar bakış açısına sahip olmuşken öz eleştiri yapması karakterine ayrı bir değer kattı bana kalırsa. Ko'nun kaçırılmasını iptal ederken, annesini otele sürüklemeyi iptal ederken her şeyi kendi kafasında kurguladığını ve buna uygun hareket ettiğini gördü. Ne Tohru ne de Minko'nun anlamayacağı bir sesle de bu "benmerkezci" tavrını açığa vurdu. Onlar anlamasa da zaten bize oynanmış bir sahneydi.

    Minko'ya çok şaşırdım. Ne kadar zeki bir hatunmuş... Gece sinsice bir kulak misafirliği ve ardından Tohru'nun oyuncak peşinde koşmasının ardındaki gerçek nedenin açıklanması. Yine de dönüş yolunda Ohana'ya verdiği cevabın nerelere gidebileceğini görüp yan çizmesi, olan bitenin farkında olmasına rağmen yılmayacağının bir kanıtıydı. Minko'nun maalesef pek şansı varmış gibi görünmüyor lakin hiç değilse Ohana'nın Tohru'ya o gözle bakmayacağı kesin. Benim asıl ilgimi çeken Tohru'nun Ohana'da ne bulduğu. Şehirden geldiği için pek matah biri mi sanıyor yoksa otele son katılan olduğu için geçici bir heves mi duyuyor? Neyse, nasıl uzak mesafeli ilişkiler sürmezse iş yerindeki aşklardan da hayır gelmez.

    Bazen işler iyice karıştığında animelerin bir nefes alıp en basit detayları tekrar hatırlatmaları hoşuma gidiyor. Satsuki'nin bu "kötü anne" imajı ilk bölümden beri üstünde. Peki ya onun annesi, yani Ohana'nın büyük annesi? Durumlar aynı, kızlarına davranışları aynı. Aslında çok bariz bir ayrıntı ama son 4-5 bölümdür yaşanan hengamelerde bunu hiç düşünememiştim. Satsuki benim gözümde yine kötü bir anne ama en azından ilk adımı atma cesaretini gösterdi. Bunda da Ohana'nın etkisi büyük. "Anasına bak, kızını al" deyimindeki döngüyü belki de Ohana bu haftayla birlikte kırmıştır, ne dersiniz?

    2 Görüş:

    1. Ohana her ne kadar büyükannesi gibi olmayacak gibi dursa da sırf otel için bir çok şeyden vazgeçecek gibi duruyor. Benim canımı sıkan tek şey de bu. Geçmişi hatırlama sahnelerine bakarsak annesinin, annesine ne denli kızdığını görüyoruz ve sebebi apaçık ortada. Soğuk biri oluşu ve sırf otel ve iş için bir çok şeyi kenarı itişi. Büyükanneden ciddi bir şekilde haz etmiyorum ve Ohana'nın da bu yolda yürüdüğünü görmek beni üzüyor. Her ne kadar büyükannesi kadar soğuk kalpli biri olmayacak olsa da her şeyi kenarı itecek gibi bir hali var. Buna öncelikle Ko ile değinmek istiyorum. Aslında burada ne desem biraz tuhaf kaçacak. Animenin bize Ohana'nın hareketleri ve tepkileri ile Ko'dan hoşlandığını göstermesi fakat işin söze geldiği yerde ise Ko'yu arkadaştan öteye görmediğini göstermesi, beni kısır bir çelişkiye sokuyor. Fakat bunu da göz ardı ediyorum, çünkü bu anime sadece 'Ohana ve Otel' gibi bir konuya sahip olsaydı benim ilgimi çekemeyecekti, forumlara bakarak diyebilirim ki %70'lik bir kitlenin ilgisini çekmeyecekti. Forumlarda tek gördüğüm şey Ohana'nın Ko ile mi yoksa Tohru ile mi olacağı.

      Mangadaki karakterlerin nasıl büyüdüğünü ve nasıl olgunlaştını umursayan yahut buna dikkat eden kişi sayısı çok ama çok az.

      Bu arada ben mi bir şeyler kaçırdım yoksa Ohana Ko'ya hala bir cevap vermedi mi? Sadece annesini kaçırma olayına gelmesini isteyecekti, bundan vazgeçti o kadar.

      Minko'ya git gide daha çok üzülüyorum, aynı zamanda ona olan saygım git gide artıyor. Bir insan bu kadar açık göz olabilir. Animede hoşuma giden ilk kız karakter diyebilirim, ikincisi ise Ko'ya çıkma teklifi eden kız.

      Anime bize Ohana'nın annesini başlarda 'kötü' bir karakter olarak gösterse de anlaşılan onunda böyle biri olmadığı açığa çıktı.

      Gelecek bölüm bu romantizm işi bir kenara atılıp kızların anneleriyle hesaplaşma olayları başlıyor gibi. Umarım fazla can sıkmazlar...

      YanıtlaSil
    2. Hayır, kaçırmadın. Ohana bir cevap vermek yerine kendisini "baş düşman" olarak gördü. Ko onun için o kadar yolu tepip otele gelmiş ama Ohana bunu yeni öğrendiğinde ne tepki vereceğini bilemedi. Tokyo'da yaşamakla ilgili monologlarından anladığımız kadarıyla artık bu şehirde yaşamak istemediği için de Ko'ya "ben de" diyemedi. Gözlüklü kızın devreye girmesiyle işler iyice karıştı.

      Evet, Ohana Ko'yu seviyor ama Tokyo'da yaşamak istemediğinden çocuğa bunu söyleyemiyor. Öte yandan Ko'yu sevdiği için de onu kaybetmek istemiyor ve bu yüzden net bir cevap vermekten kaçıyor. Aslında bu ikircikli durum benim bayağı hoşuma gidiyor, oldukça gerçekçi görünüyor.

      Bence bu saatten sonra yine bir dinlenme sürecine giriyoruz. Bu akşamki bölüm anneler çatışmasına sahne olacak ve en az 2 hafta daha bu konu devam ettirilecek. Tohru avucunu yalamaya devam edecek ve Ohana hala bu adamın ilgisinden bihaber yaşamayı sürdürecek. Valla ben de Minko'nun bir yerde kafa göz dalmasını bekliyorum ama asabi mizacına rağmen o bile çok mantıklı ve aklı başında biriymiş. Animenin gerçekçilik hanesine bir artı daha.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi