• Hanasaku Iroha - 11



    Ohana'nın anası! Satsuki misin nesin, senin o kendini beğenmiş suratının ortasına bir çakarım bir de yer çakar! Kendi öz kızın ulan bu, hiç değilse umurundaymış gibi davran. Sen ne sorumsuz, ne bencil, ne çıkarcı, ne şımarık bir kadınsın be! Dünyada tek bir çocuğun var, onu bundan önce milyon kere üzdüğün şekilde bir daha üzmüşsün ve yine ağlatmışsın ama kadehini tazeletmekle meşgulsün. Allah bilir kızın restorandan kaçtığında garsona da pas atmışsındır. Ohana'nın büyük annesi ilk bölümde kızımıza şamar konusunda üçleme yapmıştı, sana kafa göz dalsa yeridir. Tamam, sakinim.

    İki hafta önce otelde hummalı bir gün yaşanmıştı ya, şimdi onun sonuçlarını alma vakti geliyor. Ohana, Minko ve Nako üçlüsü okuldan dönüş yolunda dergiyi ellerine alıp vahim tabloyla karşılaşıyorlar. Otelin aldığı düşük puan Ohana'nın resmen tepesinin tasını attırıyor ve punduna getirip otelden tüyüyor. Şehre geldiğinde amacı bu yalan yanlış puanlamayı yapan kişiyi bulmak ama hiç beklenmedik bir sürprize toslayıveriyor. Anası olacak ... tarafından yazılan bu makale yüzünden zaten morali çökmüş Ohana bir darbe daha alıyor. Çareyi her zaman olduğu gibi Ko'da bulmaya çalışıyor ama çocuğun çalıştığı yere gittiğinde bir başka darbeyle karşılaşıyor. Son olarak da sokakta onu taciz eden ciğersizler yüzünden Ohana artık daha fazla dayanamıyor ve parçalarına ayrılıyor. Fakat artık onu umursayan gerçek bir ailesi var.

    Minko ve Tohru'nun koca şehirde Ohana'yı bulmalarının ne kadar acele senaryo yazımı olduğu inanın hiç umurumda değil. Olaylar başka türde geliştirilip yine Ohana'yı bulabilirlerdi ama önemli değil. Önemli olan Ohana'nın sığınacağı bir limanın var olduğunu göstermek. Bölüm benim için bu seriden beklemediğim kadar sertti. Hep yüzünün gülmesine, saftirik sorularına alıştığım Ohana'nın bu kadar üzülmesine katlanamadım. Anasının "berbat bir işim var ama seni bu parayla yetiştirdim" kıvırmasında ise çileden çıkmak üzereydim. Ko tarafındaysa belli oldu ki çocuğun aklında hala Ohana var. Ohana da belli oldu ki Ko'dan hoşlanıyor...du. Gerçekleri duyduktan sonra Ko'nun ona yaptığını bu sefer o, Ko'ya yaptı. Arkasını dönüp kaçarken yaşadığı en felaket güne lanet ediyordu.

    Nedense bölüm finalinde Tohru ve Minko'nun geliş biçimleri bile beni neşelendirdi. Dikkat ettiyseniz otelin kamyonetiyle geldiler. Bir nevi aile arabasıyla yani. "Şehir" hayatında geçirdiği tek bir gün bile Ohana'nın dengesini alt üst ederken kırsaldaki hayat onu bir kez daha kurtarmaya geldi. Geçen hafta hastalıkla boğuşurken yaptığı seçim artık iyice netlik kazandı. Ohana bir daha şehre adım atmayacaktır diye umuyorum. Fragmandan anlaşıldığı üzere gelecek hafta hariç tabii.

    Bir de bölümün sonlarına doğru Ohana artık dünyadaki en boktan gününe ağlarken Ano Hana izlediğimi zannettim. Bir Ohana trajedisiydi resmen karşımdaki. An-Ohana tragedy... Kötü espri, biliyorum.

    3 Görüş:

    1. Bölüm gerçekten çok güzeldi, sadece bir şey dışında; Her şeyde açık sözlü olan Ohana Ko'ya sıra geldiğinde dürüst olamıyor/olamadı... ya da ben bir şeyleri yanlış anlıyorum. Ko'dan hoşlandığını açık açık gösteren animenin Ohana'nın dürüstlüğünü ve açık sözlüğünü kullanıp Ohana'nın Ko'ya "seni seviyorum" demesini beklerdim, veya dürüst bir şekilde cevap olarak evet ya da hayır demesini,bu şekilde hem Ko artık boşuna ümitlenmezdi hem de ben Ohana'ya biraz ısınmış olurdum... Ama olmadı, yapacak bir şey yok ^^

      Fakat olayların bu halde ilerlemesi hoşuma gitti. Ohana'dan nefret eden biri olarak Ko gibi harika ( tabii ki tam olarak nasıl birisi bilmiyoruz ama animenin gösterdiği kadarı ile harika birisi diyebilirim, hem okula giden hem de çalışan biri olmasına rağmen taa kırsal bölgeye kendisine bir "evet/hayır" cevabı bile veremeyen bir kızı görmeye gidecek kadar xxxx birisi, sıfat bulamadım -.- ) birisinin Ohana'ya fazla geldiğini düşünüyorum, o yüzden olayların bu şekilde ilermesine sevindim.

      Şimdi beni tatmin eden bu bölümden sonra nirvanaya ulaşmamı sağlayacak şey her ne kadar imkansız gibi dursa da Minko'nun Tohru ile bir şekilde yakınlaşması ve mutlu olması olacaktır.

      Not: O nasıl bir parantez içi yazıdır ya...

      YanıtlaSil
    2. Ohana da düşünceli biri aslında. Ko'nun yeni bir hayat kurmaya başladığını görüp bunu bozmak istemedi bence. Evet, hoşlanıyor belli ki ama Ko ona son kez (ilk bölüm) duygularını açtığında çocuğu ortada bırakmıştı. Şimdi aşkını itiraf etse onun hayatına devam etmesini engellemekten korktu gibi. Bir de Ko'nun kırsala geldiğini bilmiyor, bilseydi hemen boynuna sarılırdı diye düşünüyorum :)

      YanıtlaSil
    3. Gerçekten bu animenin en iyi bölümlerinden biriydi bu. Neden olduğunu bilmiyorum ama animelerde bu tür trajediler görmek beni bir filmde gördüğüm aynı trajediden daha çok etkiliyor.

      Ohana'nın annesinin sorumsuz ama bir o kadar da sorumlu tavırlarını bir kez daha görmüş olduk ki bana sorarsanız bu kadının bu davranışlarını en sonunda iyi bir nedene bağlamaya çalışacaklar. Çünkü hep açık bir kapı bırakılıyor bu kadının bu hareketlerinin ardından.

      Diğer yandan bölüm içinde yaşanan türlü kötü olay ve bu olayların en sondaki patlaması, en azından bana, o an için, oteldekileri tamamen unutturdu. Ve tam o sırada, biraz şişirme de olsa, o ikisinin gelmesi Ohana'nın artık güvenebileceği bir ailesinin olduğunu gösteren harika bir sahne planlaması oluşturmuş, bence.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi