• Gosick - 22



    Keşke seri başlamadan önce yönetmenini bir kontrol etseydim. Heroman gibi çocuksu bir anime belki karar vermem için yeterli olmazdı ama yine de bir fikir edinmiş olurdum. Nanba Hitoshi gerçekten kötü bir yönetmenmiş, bunu anladım. Şimdiye kadar 21 bölümde inanılmaz mantık hataları vardı, berbat bir yönetim performansı da cabasıydı. Geç olsun güç olmasın ama bu bölümde artık canıma tak etti. Yahu Kujo'yu yakalamış bir arabada götürüyorlar. Her iki yanında da izbandut gibi adamlar var, yani Kujo tam ortada oturuyor. Peki allasen, nasıl oluyor da bir sonraki karede Kujo arabadan çıkabiliyor? Hadi çıkması yetmiyor, yanındaki adam nasıl arkasından bakakalıyor? Seyirciyi de kek yerine koymaktan başka bir işe yaramayan ne salak bir yönetimdir bu?!

    Bölüm genelindeyse artık Gosick'ten alışık olduğumuz üzere "1 hafta önemli konular anlat, ertesi hafta geviş getir" taktiği devam ediyor. İşte yine başka bir yerel efsane var, tabii ki efsanedeki canavar Victorique, tabii ki Kujo'nun bunu idrak etmesi bir koca bölüm sürüyor ve tabii ki yine V'nin babası perde arkasından olayları yönetiyor. Sırf şu seri yüzünden puanlama sistemimi yeniden gözden geçirmeyi düşünüyorum. "Görsel sanatlara küfür" benzeri bir çıta belirleyip Gosick'i de oraya atsam çok iyi gelecek.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi