• [C] The Money of Soul and Possibility Control - 9



    Mikuni'nin günü kurtarmak adına yaptıklarıyla Japonya son anda [c]'nin eşiğinden kurtuldu. Kurtuldu kurtulmasına ama mevcut durum da bir felaket oldu. Çocuklar ortadan kayboldu, ülke yaşlandı, koca bir haftada sadece 3 bebek doğdu, insanlar mutsuzlaştı, umutsuzlaştı. Bölümün ilk yarısında apokaliptik takılırlarken ikinci yarıda post-apokaliptiği de gördük. Yoga ile Mikuni bir ara tartışmışlardı. "Bugün olmazsa gelecek olmaz", "Gelecek olmazsa bugün olmaz" temalı bu tartışmadan görünüşe göre ikisi de galip çıkamazmış.

    Sürekli bir şeyler tıkınan IMF ajanı Jennifer'ın kancayı taktığı Yoga sonunda yola geldi ve kadına yardım etmeye karar verdi. Arada Yoga'nın babasının mevcut duruma yapmış olabileceği etki bir kez daha vurgulandı. Msyu ile Yoga saçma bir sahne izlettiler ve bölüm sonlandı. Yapımcılar 11 bölüme sığdırmak için feci acele ettiklerinden bir hayli kötü yönetilmiş bir bölüm daha izledik.

    Seriye motivasyonumu çok uzun zaman önce kaybettiğimden olacakları hiç merak etmiyorum. Yoga nasıl olacak da bu felaket senaryosunu yenmeyi başaracak; babası geçmişte ne yapmıştı da sürekli tekrarlanıyor; Mikuni ile Yoga OP'de sezdirildiği gibi bir kapışma yaşayacaklar mı... inanın hiçbiri umurumda değil. Ben hala assetlerin kapışmalarının nasıl gerçekleştiğini ve hangi kuralların döndüğünü bilmiyorum ya ötesi hikaye.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi