• Supernatural The Animation - 19



    Bu seri korku türüne çok hakim. Ürkütücü sahneler klişe olabilir ama kullanıldıkları yerler inanılmaz etkili. Ortada zaten kanlı bir savaş varken sen tut cesedin kafasıyla "exorcist" hareketi yap, sarı gözlü şeytanın gülümsemesini iyice mide bulandırıcı bir hale getir, Sam'in gaza geldiği sahnelerde aslında Şeytan ile boy ölçüşemediğini gösterip bizi iyice ümitsizliğe sürükle. Temposu mükemmel ayarlanmış serinin tüm defolarına rağmen türünün harika bir örneği olduğu artık tescillendi.

    Sam'in üçüncü gözüne yine bir başka görüntü belirir. Şeytan'ın ziyaret edeceği aileyi bulan kardeşler beklemeye koyulurlar ama ailenin küçük veledinin kaçası tutunca Dean bir kez daha başrolü küçük kardeşine bırakır. Biz bir yandan savaştaki askerin gücünün doğuşuna tanık olurken öte yandan Şeytan'ın nasıl oltalar attığını izleriz. Bölüm finalinde bir sürpriz yapılır ama ED sonrası bu sürpriz bir başka sürpriz tarafından yutulur (Bu sahne kaçırılmamalı).

    6. ayına girdikleri gün annelerini yangında kaybedenlere musallat olan Şeytan belli ki doğa üstü güçlere sahip insanları kafalamaya ve yanına çekmeye çalışıyor. Aslında Şeytan'ın kendisiyle anlaşmaya yapan her insanı kukla gibi oynatabilecek gücü varken özellikle bu tip insanları seçmesi bayağı mantıklı. Kendi ordusunu en güçlüler arasından seçmeye çalışıyor ve öyle görünüyor ki bu ordunun şimdilik en kuvvetli askeri Sam olacak, tabii Şeytan onun da kanına girmeyi başarabilirse.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi