• [C] The Money of Soul and Possibility Control - 7



    Gizli filler olur da gizli recap olmaz mı? Bölümün ilk yarısı tamamen Mikuni'ye, ikinci yarı ise sürekli geliştirilmeye çalışılan Yoga-Mysu ilişkisine odaklanmış. Gizemli iş adamının mazisini anlatan dakikalarda Mikuni'nin gençlik yıllarını, aile bağlarını izlerken bir anlamda şu anda bulunduğu noktaya nasıl geldiğini de öğreniyoruz.

    Açıkçası stereotip bir hikaye üzerinden anlatılan bu geçmişin biraz daha detaylandırılması gerekirdi, diye düşünüyorum. Geçmişten bugüne olan süreci kısaca yansıtıp seyirciye de karakter üzerinde empati yapma şansı tanıması güzel. Bu anlatım, Mikuni'nin kararlılığını ve birkaç bölüm önce Yoga'nın babasının ailesi için her şeyi feda ettiği imasını da doğruladı. Neticede Yoga ile Mikuni Yin-Yang gibiler. Mikuni'nin babası işi için ailesini feda ederken, Yoga'nın babasının tam tersini yapması gayet makul. Ama işte bu kadar sıradan bir hikayenin tek seferde anlatılması serinin değerini düşürüyor.

    Böylesi bir ilk yarıdan sonra beklendik bir ikinci yarı karşımıza çıkıyor. Sürekli gelişen Yoga-Mysu ilişkisinde Mysu'nun gitgide insanlaştığını ve kahramanımıza daha da yaklaştığını fark ediyoruz. Yemek yemesi bir kenara Mysu'nun gelecekle ilgili meraklanmaya başladığına ve öpüşme gibi insani bir duyguyu deneyimlemek istediğine şahit oluyoruz. Öte yandan Yoga'nın da ilk bölümlerde gördüğümüz gibi hala prensiplerine sadık kaldığını ve bu amaçta bir adamı yumrukladığını görüyoruz. Kararsızlık konusunda istikrarlı bir genç olan Yoga'nın böyle sıradışı adımlar atması da Mikuni'yi çeken asıl neden zaten.

    11 bölümlük serinin senaryosunu ilerletme açısından neredeyse hiçbir şey katmayan bölüm en azından kalan bölümlerin bu iki kahraman üzerinden ilerleyeceğini gösterdi. Bir de bölümdeki animasyon kalitesinin düştüğü, birçok sahnede CGI kullanıldığı dikkatleri çekmiştir. Bunun sebebinin de -okuduğum kadarıyla- yapım şirketinin bazı mali sorunları olmasından kaynaklandığı söyleniyor. Gerçekten böyleyse fazla da üstlerine gitmemek lazım.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi