• Steins;Gate - 2



    Time Travel Paranoia

    İlk bölümden neler öğrenmiştik? Okarin zaman yolculuğuyla ilgili bir konferansa katılır. Büyük bir gürültü duyunca kontrol etmek için binanın çatısına çıkar ve burada bir helikopterin inmek üzere olduğunu görür. Akabinde oturum başlar ama Okarin iyice gaza gelince Makise Kurisu tarafından dışarı çıkarılır. Fazla geçmeden de Makise'nin cesedi gören Okarin bir anda kendini bomboş bir sokakta bulur. Etrafındaki arkadaşlarına konferansı sorar ama hepsi de konferansın yapılmadığını, profesörün gelmediğini söyler. Okarin sanki halüsinasyon görmüş gibidir.

    Seri güzel, şimdiden ısındım. 24 bölüm sürecek olması bir başka iyi yanı. Karakterler basmakalıp sayılmazlar ama yine de mikrodalga grubu üyeleri (grubun adı varsa kaçırdım) bana fena halde Welcome to N.H.K kadrosunu anımsattı. Komplo teori manyağı Okarin, bilgisayar kurdu Hashida Itaru ve neşe pınarı Mayuri. Tabii Steins;Gate'in kadrosu sadece bu çekirdek üçlüden ibaret değil. Bir de çok gizemli femme fatale Makise, alt kattaki kaslı elektronikçi ve yeni çırağı ile kız olduğu her halinden belli olmasına rağmen erkek çıkan bir karakter daha var. En azından kadro şimdilik bu kadar. Daha da genişleyeceğini tahmin ediyorum gerçi.

    Bu bölümde John Titor, hafif çatlak hatun ve jelleşen muz konularıyla ana hikaye renklendirildi. Jelleşen muz kolay: Mikrodalgayla önce kızardı ve eridi, akabinde de geçmişe yani diğer üç muzun yanına gitti. John Titor tarafı gayet yerinde: Şimdiki zaman, geçmişten başlayıp geleceğe giden düz bir çizgi değil, alternatif çizgilerden ibaret. Hafif çatlak hatun ve aradığı antika bilgisayarsa şimdilik muamma. Geçmişten bir bilgisayar, günümüzde çalışan bir mikrodalga ve gelecekten geldiği iddia edilen John Titor. Yönetmen hiç boş durmuyor, o yüzden şimdiden ısındım.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi