• Gosick - 11



    The Drill Speaks Eloquently of Love

    Ocak'ta başlayan animeler bittiği için geriye bir tek Gosick ile Madoka kaldılar. Madoka'nın son iki bölümü Nisan ayının sonunda çıkacak deniyor ama kesin bir bilgi de yok işin gerçeği. Gosick de her zamanki tekdüzeliğinde devam ettiğinden acaba bıraksam mı diye içimden geçirdim ama nihayet fena sayılmayacak bir bölümle karşımıza çıktılar. Grevil'in geçmişini, o tuhaf saçının nedenlerini öğrendiğimiz bölüm asıl hikayeye fazla bir şey katmadı lakin 2 haftadır yerlerde sürünen serinin kalitesini bir miktar düzlüğe çıkarmaya çalıştı.

    Geçen bölümde Jacqueline isimli bir hatunu görmüştük. Meğersem Grevil eskiden beri bu hatuna vurukmuş da bir cinayetin suçu Jacqueline'e atılınca o davayı üstlenmiş. Falan filan işte, bölümü izlememiş olanların tadını kaçırmak istemiyorum, bu yüzden o tuhaf saçın nedenini yazmayacağım. Öte yandan V yine bir cinayeti sadece oturduğu yerden, insanların konuştukları üzerinden çözüverdi. Doğrusu işin bu kısmı benim artık sinirime dokunuyor. Yani bu kadar da basit olmamalı bir katil kim oyunu. En azından olay yerine gitsin, bir ipucu falan çıkarsın. Şu haliyle anlatılan cinayetin suçlusunu ben de bulurum. Tek bir şüpheli var zaten, "katil o" dersem ben de V kadar zekileşirim. Serinin ikinci yarısında bir nebze daha yenilir yutulur kaos teorileri üretseler ve konuyu da V'nin annesiyle o sihirbaza bağlasalar daha iyi olacak.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi