• Fractale - 11



    Paradise

    Bir kez daha hiçbir sürpriz gelişme olmadı ve bir kez daha sıradanlaşarak finalini yaptı Fractale. Sadece neyi bilmiyorduk? Phyrne ve Nessa'nın tam olarak neyi ifade ettiklerini, nereden doğduklarını vs. Bunları da ezberden okuyan rahip sayesinde sıkıcı bir 2 dakikalık sekansla hemen özümsedik. Sunda'nın vurulması ve nihayetinde ölmesiyle Dias'ın tapınağı yok etmesi finaldeki en "final" hareketlerdi. Bunları çıkardığımızda sahiden de hiçbir şey beklemediğim gibi gitmedi. Hal böyle olunca izlemek de çok sıkıcı bir hal aldı.

    Phyrne beden, Nessa ruh. Bundan 700 yıl önce Fractale yaratılmış ve şimdiye kadar her şey tıkırında gitmiş. Ama bu Phyrne'nin döneminde anahtar kilide uymamış ve işler sarpa sarmış. Şimdi Fractale geberik durumda ve reset atılması lazım. Tapınak'ın derdi bu, Lost Millennium'un ise engellemeye çalıştığı bu. Neyse bir sürü patlama, akan kan falan derken Fractale bir reset yiyor ama Tapınak havaya uçtuğu için artık bu son sefer. Bundan sonra Fractale sistemi resetlenemeyecek, Phyrne ve Nessa tek bedende devam edecek, Clain mutluluktan sürekli ağlayacak, Enri işleri devralacak. Herkes çıkacak muradına, biz ereceğiz kerevetlerine.

    Bir başka potansiyel sahibi serinin kendini sabote edip nasıl çap küçülttüğünü görmek isteyen Fractale'ı kaçırmasın.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi