• Deadman Wonderland - 1



    Dead Man Walking

    10 yıl önce "Dead Hole" ismi verilen şiddetli bir çöküntüyle Tokyo’nun büyük kısmı yok olmuştur. Ganta 10 yıl aradan sonra yeniden memleketine döner ve arkadaşlarıyla lafladığı sıradan bir okul gününde tüm dünyası tepetaklak oluverir. "Red Man" adı verilen bir "şey" sınıfa dalar ve Ganta hariç herkesi vahşice öldürür. Akabinde de Ganta'nın göğsüne kırmızı bir cisim (Resim 1/4) yerleştirir. Sınıf arkadaşlarının ölümlerinden sorumlu tutulan orta okul öğrencisi Ganta Igarashi idam cezasına çarptırılır ve Deadman Wonderland adı verilmiş tuhaf bir özel hapishaneye gönderilir. Bu hapishanenin bir bölümü, felaketten sonra toparlanmaya çalışan Tokyo'ya turist çekebilmek için halka açılmıştır ve mahkumlar bu bölümde gelenleri eğlendirmekle görevlidir.


    Benim yaklaşık 2 aydır gün sayarak beklediğim bir anime Deadman Wonderland. Bunun en büyük nedeniyse Manglobe gibi aşmış ötesi bir firmadan çıkıyor olması. Şimdiye kadar yaptıkları işlerin hepsine (Ergo Proxy, Michiko e Hatchin, Samurai Champloo, Sarai-ya Goyou) hayran kaldığım için DW'den de beklentilerim inanılmaz boyuttaydı. Hal böyle olunca ilk bölümde ister istemez kusur aramaya başladım. Bölümün ortalarına doğru birçok canımı sıkan nokta buldum ama 12 hafta sürecek bir animenin, üstelik de çıkmasını bu kadar beklemişken hatalarını konuşmanın ne yeri ne de zamanı şimdi.

    Running Man'e biraz benziyor hikayemiz. Stephen King'in romanından uyarlanan filmde de yine Arnold işlemediği bir suçtan mahkum ediliyor ve ölümüne dövüşlere zorla sokuluyordu. Tabii buradan eski Roma-Gladyatör benzetmesine de varabiliriz ama çok vakıf değilim konuya. Ganta'nın seslendirmesinde Paku Romi bulunuyor. O kim, derseniz Edward Elric yeterli gelir sanırım. Yönetmen Hatsumi Kouichi ilk sınavına çıkıyor ama arkada Manglobe durduğundan bu tip detaylar fasa fiso. İlk bölüm de gösterdi ki müzikler gerektikçe sürekli kullanılacak, gayet güzel. Çizimlerle ilgili bir yargıya henüz varmak zor ama saykoya bağlanılan sahnelerde (Resim 2/4) prodüksiyonun gövde gösterisi yapacağını anlamak kolay. Öte yandan bir sahnede konuşmaların sansürlenmesi ve Red Man katliamında biraz -fazla- karanlık gölgelendirmeler benim içime bir kurt düşürdü. Bu serinin sansür yiyeceğine kesin gözüyle bakılıyordu, hele ki mangası şöyle ve böyle sahneler barındırırken. İlk bölümden sonra pek emin olamadım açıkçası. Tabii baş gardiyan Makina'nın saykoya bağladığı sahneleri saymazsak. Yani öyle pek kandı, vahşetti delisi değilim ama kıytırık karanlıklarla sansürlenmiş sahneler görmekten nefret ediyorum.

    Konunun gelişimi çok özgün sayılmaz. Ganta işlemediği bir suçtan hapise düşüyor, burası elbette ki çatlaklarla dolu ve bu kitle elbette ki bela çıkarmaya hazır. Şeker olayı fena değil. Her üç günde bir şekeri almazsanız boynunuzdaki zırıltı sizi gebertebiliyor, resim 4/4 gibi olabiliyorsunuz. Bu şeker de bedava değil, uğruna ölümcül yarışmalara girip kazanmanız gerekiyor. Serinin biraz teknolojiyi ön plana çıkarmasına sevindim. Kol saatinden, telefondan çıkan ekranlarla boyna takılan kelepçeler iyi durmuş. Karakterler içinse aynı şeyi söyleyemem. Ganta'nın durumu belli, suçsuzken ölüme mahkum edilmiş. Shiro'nun kendisinden üçüncü tekil bahsetmesi bana yakın dönemden bir Nessa havası estirdi ki hemen camı kapama ihtiyacı hissettim. Avukat da tipik kötü ve güçlü adam triplerinde. İlk bölüm itibarıyla izlemekten tek keyif aldığım karakter G beden göğüsleriyle ve seri kullandığı kılıcıyla Makina. Baş gardiyan olarak bir kadın, hem de böyle manyak bir kadın seçilmesi çok yerinde durmuş. Diğer karakterler için maalesef aynı şeyi söyleyemiyorum henüz.

    Seri 12 bölüm süreceğinden benim tempoyla ilgili bir kaygım yok. Daha en az 3 hafta bunun gibi aksiyonu yerinde bölümler izleyeceğimiz garanti. ED'den anlaşıldığı kadarıyla arada bir flashback atarak boşlukları doldurmayı seçecekler. Yine fazla uzattım galiba, sözün özü "beklenti" çok vefasız bir kavram.

    3 Görüş:

    1. wow manga iyi görünüyor, sansür olayı kötü ama çare yok. Mangasının hala devam etmesi bana 12 bölümde bir sonuca varamayacağız kaygısını veriyor. Makina bence de ilk bölümün en dinamik karakteri idi.

      YanıtlaSil
    2. Ya herhalde DTB türü bir politika izlenecektir. Tabii OVA 2. sezondan sonra gelmemek koşuluyla. Ben de bir yere varacaklarını düşünmüyorum. Çok ekmek yedirtecek bir proje olacak sonuçta. Devamı gelir. Sansürden de emin değilim, küfürlere sansür koymaları bana çok dokunmaz da görsele karışırlarsa hiç zevki kalmaz.

      YanıtlaSil
    3. gündüzdoğanay18.04.2011 19:05

      İlk bölüm itibariyle konuşmak ne kadar doğru bilmiyorum ama sanki bir şeyler eksik. Ya da konu çok hızlı ilerledi. Kim nedir ne değildir açıkçası karıştırdılar. Bilardodaki amerikan oyununa benzedi biraz. Açılışı yaptılar ve toplar fena şekilde dağıldı. Umarım toparlarlar diyeceğim ama 12 bölümde sittim sene toparlayamazlar gibi.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi