• Supernatural The Animation 3-4


    Home

    Kardeşler evlerine döner ve burada yine bir belayla karşılaşırlar. Aslında tek niyetleri babalarını bulmak olan bu çocuklar her bölümde yeni bir hayaletle, iblisle, kötü ruhla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Sürekli yeni maceralara yelken açtıklarından dolayı 20 dakikanın bir dezavantajı var. Her bölümde sil baştan hikaye yeniden başlıyor. Giriş, gelişme, sonuç kısımlarını 20 dakikaya sıkıştırmak serinin kendi ayağına çelme takması anlamına geliyor. Ben böyle arkası gelmez maceralar yerine babalarını bulma anafikri üzerinden yola çıkan bölümler izlemeyi tercih ederdim ama Supernatural böyle devam edecek gibi görünüyor. Kardeşlerin annesini, hatta babasını da konuya bir şekilde dahil eden bölüm şimdiye kadarkilerin en iyisiydi. Bölümler bildiğim kadarıyla çoktan tamamlandı, her hafta çekilmeyecekler. Dolayısıyla acaba bu tempoyla mı devam ettiler yoksa bir yerde esas konuya bağlandılar mı, merak ettiğim bu.

    Ghost on the Highway

    Normalde 40 dakikalık bölümlerin kompres edilmesiyle ortaya kötü sonuçlar doğması beklenir ama Supernatural bölümleri iyi idare etmişe benziyor. Dean'in araba takıntısını hikayeye ekleyen bölümde yine bir başka öfkeli hayalet yollara korku salmış durumda. Olayın iç yüzünü öğrendikten sonra kardeşler yola düşüp bu hayaleti postalamaya çalışıyorlar. Arada bir zaiyat daha veriliyor ama sonunda her şey yoluna koyuluyor. Aslında diziyi izlediğim bölümlerde bu "sürekli iyiler kazanır" meselesine çok takılmamıştım, şimdi biraz daha tekdüze ilerliyormuş gibime geldi. Kardeşler her bölümde bir hayaletin daha üstesinden gelseler de illa ki bir kayıp veriyorlar. Ya bir kişi ölüyor ya da hayaletin hikayesi onların keyfini kaçırıyor. Bu açıdan Supernatural çok basite indirgenmiş hayalet avcılığından kurtulup azıcık da olsa gerçekçi davranabiliyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi