• Kore wa Zombie Desuka - 11



    Yes, Stay at My Place!

    Hangisinin daha düşük zekaya sahip olduğunu kestirmek zor. Yumekui Merry'deki karakterlerin mi yoksa Zombi'deki anlatımın mı? Valla ben biraz içi geçmiş Türk filmleri havası görüyorum Zombi'de. Bazen sırf komedi, bazen sırf drama, bazen de hem komedi hem drama. Sırf komedi yaptıklarında hiç fena durmamıştı ama ne zamanki dramaya burunlarını soktular seri o anda tepetaklak aşağı yuvarlanmaya başladı. Hem karakterlerin içini boşaltmış oldular hem de çok absürt olması muhtemel bir konuyu yok ettiler.

    Sera'nın geçen bölümde keman çalabildiğini öğrenmiştik. Ne işe yarar diye düşünürken cevabı bu bölümde aldık: Megalo yok etmek için keman çalınmalıymış. Ha, oldu canım! Biraz daha ıkınsalar ıslık çalmayla da halledebilirlerdi bence. Ayumu'nun bölüm başında toplanan parçaları, kızların onun tepesinde kavga çıkarmaları ve herifin rüyasında Haruna'dan hayatının sopasını yemesi falan komikti ama ne oldu? Hemen tempoyu magmaya kadar çektiler ve inanılmaz ama finali yapmaya karar verdiler. Yani bölümün sonlarına doğru alttan yazılar geçince sağlam bir "oha!" patlattım. Ne finali, ne kapanışı falan derken haftaya plaja gideceklermiş, onu öğrendim.

    Yuu son birkaç bölümdür o kötü zombiyi öldürmemek için herkesin hayatını mahvetti, peki şimdi aniden adamı öldürmek nereden esti? Haruna bir anda nasıl oldu da Shoujo'luğa geri dönebildi? Vampirlerin müzik kariyerleri için hizmetçi kostümünden daha iyisi yok muydu? Onu geçtim, ne müziği ya! O kadar bölüm bu hatunları astığım astık kestiğim kestik göster, sonra en kritik anda kontrbasla kenara oturt, viyolonselle ayakta tut. Saçma ya, maalesef komik bile sayılamayacak kadar saçma. Haftaya fanservice bizleri bekliyor, tabii Ayumu'nun güneşe çıkamadığını hesaba katmayı unutmazlarsa.

    1 Görüş:

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi