• Gosick - 10



    Girl With a Cold Dreams of Her Stubborn Friend

    Meşhur Brian Roscoe'nun kimliği belli oldu. Ha, biz zaten bilmem kaç bölüm önceki sihirbazın bu adam olduğunu çözmüştük ama Kujo'nun idrak etmesi için özel bir sahne düzenlenmese olmazdı. Ne de olsa kendisi biraz... saf. Bu sırada geçen bölüm sonunda gördüğümüz kaçırılma sahnesi pek beklediğimiz gibi çıkmadı ve Kujo aslında önceki bölümde gördüğü kız tarafından gerçekleri öğreneceği bir faytona "bindirilmiş" oldu. Artık serinin saçma noktalarını yazmaya üşendiğimden bu kaçırılma olayının üstünde hiç durmayacağım.

    Grevil nihayet inisiyatif almaya karar verdi ve mavi gül elmasının bulunduğu binaya baskın düzenledi. Buradaki camlara el basma taktiğini çok sevdim, polisiyelerde böyle yeni fikirlere ihtiyaç var. Ölü ruhlar, mankenler falan derken işin aslının insan pazarına kadar vardığını gördük. Kızların açık arttırmayla alıcı buldukları bir müzayede basıldı, mavi elmas kurtarıldı, Grevil biraz içini döktü ve sihirbaz yeniden seriye katıldı. Victorique hala sümüklerinden kurtulamadı ve tüm işler maalesef Kujo'nun eline baktı.

    Bu serinin asıl sorunu yan hikayelerde feci patlıyor olması. Bu hikayelere, besleme konulara ihtiyaç var tabii yoksa V'nin muhteşem zekasına şahit olamazdık ama milyon tane falsoyu görmezden gelmeye çalışmazsanız izlediğiniz bir çocuk oyununa dönüşüveriyor. Şu bölümde bile o kadar polisin neden dışarıda beklediğini, üstündeki tek bir paçavra elbiseyle o kızın nasıl faytona bindiğini falan sorgulamak istemiyorum çünkü bu detaylar bir yerden sonra seriden soğumama yol açıyor. Kaliteyi oldukça düşürdüler ve V'nin uzaktan kumandayla bile çözebileceği kadar basit gizemler yarattılar. Kendi kendine bu kadar çok çelme takan bir seri uzun zamandır gelmemişti lakin sırf polisiye olduğu için elbet bir noktada beni şaşırtacağını düşünüyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi