• Mahou Shoujo Madoka Magika - 7



    This Just Isn't Right

    Ehm... Çizimleri çok sevdiğimden bahsetmiş miydim? Senaryoyu da onun yanına ekleyelim.

    Kyouko. Bu kız son 3 haftadır mı seride? Onla ilgili şimdiye kadarki tüm duygularımız ruhsuz ve makyavelist olduğu yönündeydi. Tek bir bölümde tüm bu yargılarımızı çiğnediler ve çok da güzel oldu. Kızın geçmişini anlattığı sahnelerdeki animasyonla ilgili bu kez hiç konuşmuyorum, hemen izleyin. Anlattıklarıysa çok ince düşünülmüş satırlardı. Babasının kilisesine kimse gitmediği için bir dilekte bulunup büyücü olan ve cadıları avlayan Kyouko gerçek ortaya çıktığında babasının gözünde bir cadıya dönüşüyor. Cinnet geçiren baba tüm aileyi katlederken geriye sadece yetim Kyouko kalıyor. Sözün özü bir mucize sayesinde bile kiliseyi ayakta tutmak işe yaramıyor. İnce, hem de çok ince detaylar...

    Kyuubee'nin açıklamalarıyla başlayan bölüm aslında bu kafası koparılası yaratığın duruma bakış açısını özetlemek için kafi. "Mucizeyi verdim, ruhunu aldım" rahatlığında takılan Kyuubee'nin sonuç odaklı bakış açısı görünen o ki tüm Mahou Shoujo'lara sirayet ediyor. Kendini insan gibi görmeyen Homura'nın odunsu duruşu, Kyouko'nun cadı avlamayı puan toplamaya benzetişi ve bölüm finalinde nihayet dark side'a geçen Sayako'nun tüyler ürperten gülümseyişi. Hepsi de Kyuubee'nin kendi hastalıklı mantığına uygun hareket ediyorlar. Sayako'nun okul çıkışında Madoka'ya "ben zombiyim" diye çığırması da bu anlatıma cuk oturan parçalardan biri.

    Müzikler harika, animasyon mükemmel (ciddiyim), senaryo nefis, tempo şahane. Gerçekten sezonun en başarılı animesini izlemekteyiz. Hala başlamamış olan varsa ayıp ediyor ve çok şey kaçırıyor. Faust'u referans göstermek yetmedi bu bölümde bir de aşağıdaki muhteşem sahneyi eklediler. Dikkat gereken böyle karelere bayılıyorum. Kyouko'nun eceli kimin elinden olacak dersiniz? Hmm... kılıç kullanan kim?


    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi