• Hourou Musuko - 5



    The End of Summer: Long, Long Shadow

    Saori bu serinin kesinlikle başrollerinden biri. Artık buna emin olabiliriz. Nemrut tavırlarıyla çevresindeki çocukların gözünde sevilmeyen biri olan bu kız gerçekten çok çabalıyor... ama sadece kendi arzuları için. Romeo ve Jülyet piyesinin senaryo yazım aşamasında Nitori'ye nasıl yakınlaşmaya çalıştığını görmüştük. Şimdiyse topluluğun birlikte yazdığı senaryoyu nasıl manipüle etmeye çalıştığına şahit oluyoruz. Bu noktada herkesin saflığını ezen bencilliği onun karakterini bizlere açık şekilde resmediyor. Büyük ihtimalle ilerleyen bölümlerde Saori'nin bitmek tükenmek bilmeyen öfkesinin nereden kaynaklandığını da öğreneceğiz. Sadece Nitori'nin onu reddetmesine bağlayacaklarını zannetmiyorum.

    Saori'nin eve gelen arkadaşı tarafından yerin dibine sokulan Nitori'nin ağlayacağını veya evi terk edeceğini sandım ama çocuk bu tepkilere alışkın olduğunu bir kez daha kanıtladı. Onun alınganlığınıysa Takatsuki gösterdi ki bence serinin en çalkalanan karakteri bu kıza biçilmiş. Nitori'yi korumaya çalışması basit bir arka çıkma gibi görünebilir lakin Nitori'nin gözünden baktığımızda "kendisini kollayan bir erkek" imajı çizdiğini de okumamız mümkün. Dolayısıyla farkında olmadan istediği karaktere bürünen bu kızın bilinçli olarak erkek gibi davrandığını -yanlış hatırlamıyorsam- henüz göremedik. Takatsuki bir dönemi atlatmış, post-etkilerini yaşarken Nitori o dönemi hala yaşamakta. Saori ise dönemi atlatmasına rağmen henüz içine sindirememiş. Üç karaktere paylaştırılan roller gerçekten muhteşem.

    Fractale'e oranla iki haftalık aradan görece daha iyi çıkan Hourou Musuko çok yavaş temposuna rağmen anlaşılan tiyatro oyununda bombayı patlatacak ve Romeo-Jülyet gerilimini üç karakterin gözünden yansıtacak. Saori'nin sonunda çözüleceğini ve hep bastırarak büyüttüğü öfkesini patlatacağını düşünüyorum. Nedense Nitori ve Takatsuki bu serinin asıl başrolleriyken onlara çok kilit sahneler çizilmiyor ama Saori en ince detayına kadar karşımıza çıkıyor. Ben aslında bu durumdan pek hoşnut sayılmam çünkü kimlik bunalımı üzerine gitmesi animenin değerini çok daha yücelticekken karşılık bulamamış romans bence animeyi daha silikleştirecektir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi