• Mahou Shoujo Madoka Magika - 4



    There Are Miracles and Magic

    Ufak hamleler bir seriyi ayakta tutmak için yeterli. Madoka da bu hafta fazla şey göstermese de oradan buradan yaptığı eklemelerle gelecek haftaların zeminini oluşturdu. Sayaka'nın yaptığı seçim, sevdiği çocuğun başına gelen mucize, şehre yeni gelen gözü dönmüş avcı... Bu kadar basit işte. Haftalık süreçte bir anime çekiyorsanız elbette ki düşüşler yaşanacaktır ama dopdolu bir konunuz yoksa yerlerde sürünmenize gerek yok. Yapımcılar filler tabiatına yaklaşan bir bölümde bile seyircinin nasıl heyecanlanacağını biliyorlar.

    Homura'nın hala ağzını yokladığı Madoka nihai kararını verip büyücü olmamayı seçiyor. Sayaka'nın durumuysa vahim. Sevdiği çocuğun girdiği bunalım onu bir karar vermeye itiyor. Tam o kriz anında Kyuubee denen içten pazarlıklı yaratığın ortaya çıkışı insanı işkillendirmiyor da ne yapıyor? Resmen insanların en zayıf, ümitsiz, çaresiz anlarını kollayan bu yaratık elbet günün birinde Madoka'nın da başında bitecek. Ben oyumu kızın annesinden yana kullanıyorum. Kadıncağızın başına çok ağır bir sorun açılmasa en azından.

    Öte yandan Sakura Kyouko, yani yeni gelen büyücünün külhanbeyi tavırları da Madoka'nın seçimini yönlendirebilir. Sayaka ile Sakura arasında yaşanacak bir çarpışmadan sonra Madoka aniden büyücülüğü seçebilir. Serinin finali sanki ilk bölümün açılışıyla yapılacakmış gibime geliyor. Homura'nın soğuk ama iyiliksever mizacı büyük ihtimalle Madoka'nın en büyük yol göstericisi olacak. Velhasıl serinin ilerlediği nokta ümit veriyor ve bu da şimdilik bana yetiyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi