• Kore wa Zombie Desuka - 4



    Am I Radiant?

    4. bölüm laneti diye bir şey var sanırım. Bu sezonda şimdiye kadar izlediğim tüm 4. bölümler serilerin gidişatlarına gözle görülür bir düşüş yaşattılar. Gosick'te nispeten, Merry'de rutin, Madoka'da kısmen, Zombie'de ise bariz bir gerileme vardı. Geçen haftaki bölüm belki serinin hikayesine hiç yardımcı olmuyordu ama 22 dakikalık izleme süresinin hakkını sonuna kadar vermeyi başarıyordu. Oysa bu bölümde her şeye sünger çekilmiş ve 0 (sıfır) espri düzeyine indirgenmiş bir anlatım bulunuyor. Neden bu kadar ani düşüşler yaşanıyor bilemiyorum ama 4. bölüm lanetine iyiden iyiye inanmaya başlıyorum.

    Yuu'nun her tedavi sonrası yaralının acılarını hissettiğini öğreniyoruz. Ayumu'nun şüpheleri henüz dinmedi ama bir yandan da kızı çok sevdiğinden bu konuyu fazla eşelemek istemiyor. Ölmüş ruhları öte tarafa götürenin, dev cüssesine rağmen çok da çevik kalmayan bir doberman olduğunu da görüyoruz. Falan filan işte. Araya bir de kocaman bir balina sıkıştırılıyor, kahramanlarımız onu haklıyorlar. Yuu azıcık duygusallaşıyor ve neden konuşmadığını kağıda döküyor.

    Ben yine de geçen haftaki gibi bir bölümü istiyorum. Gelecek hafta diyaloglarında Orito'nun sesi geliyordu, galiba yeniden eğlenceli bir malzemeyle karşımıza çıkacaklar. Ne olursa olsun ama yeter ki bu haftanın bir tekrarı yaşanmasın. Zombi, vampir ninja, yemek yapma fetişine sahip bir büyücü ve ağzını açmadan gevezelik yapan bir necromancerdan oluşan kadroyla bu ve benzeri bölümlere kimin ihtiyacı var allasen?!

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi