• Level E - 4



    From the Darkness

    Aman aman aman... AMAN! Seri kaç bölüm sürer onu bilmem de Level E bir aksilik yaşanmadığı takdirde sezonun en iyi animesi olacak.

    Geride bıraktığımız bölümleri bir kenara atın! Bu bölümde muhteşem çizimler ve olağanüstü bir atmosfer sizleri karşılıyor. Yapımcılar 3 haftalık komediyi ve canlı renklerin yarattığı neşeli havayı bir anda hiçe sayıp tamamen farklı bir animasyon sunuyorlar. Kasvetli, yer yer korku ve polisiye temalarından beslenen, kanlı, vahşi bir bölüm. Bölüm akarken bir noktada durdurup "yanlış bir anime falan mı indirdim acaba?" diye kontrol etme gereği bile duydum. İzleyicinin vermesini istedikleri reaksiyon da aynen bu.

    Bu yepyeni animasyonun can verdiği hikaye de oldukça ilginç. Serinin şimdiye kadar anlattığı dost canlısı uzaylıların yerine gözü dönmüş yaratıklar ortalıkta kol geziyor. Liseye giden dört karakterimiz iskambil oynadıkları sırada bir kızın çiğ çiğ yendiğine şahit oluyorlar. Kızdan geriye bir kemik bile kalmazken katilin kimliği meçhul. Çocuklar elbette dehşete düşüyor ve "bir bilene" danışma gereği görüyorlar. "Bilen" dediğim kişi de elinde cigarasıyla tam bir hippi. Saf görüp paralarını indirdiği çocukları bir kliniğe yolluyor. Oradaki doktorun çektiği fiyat karşısında dudakları uçuklayan kahramanlarımız kliniği terk ediyorlar ama her geçen gün içlerinden biri de kayboluyor. Hikayenin anlattığı uzaylı, üreme, dişi gibi motifler aynı potada nefis bir şekilde eritiliyor ve esas bomba yine suratımızın ortasında patlayıveriyor!

    Level E ikişer, üçer bölümlük her hikayesinde farklı animasyon teknikleri kullanacaksa (ki kullanacakmış gibi duruyor) ve bunları da farklı anlatımlarla destekleyecekse (komedi, korku, drama vs.) belki de tüm yılı kurtaracak bir anime karşımızda duruyor. İzleyiciyi kafaya almasına, 1 Nisan şakası kıvamında sürmesine daha şimdiden alıştım. İşin kötü yanı "keklenmeyi" hiç bu kadar sevmemiştim ama şimdi sürekli bir dalavere bekleyecek izleyiciyi kandırmaları bir kat daha zor olacaktır.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi