• Yumekui Merry - 3



    From the Other Side of a Dream

    Geride bıraktığımız haftanın tek kötü bölümü de eksik kalmadı.

    Serinin ilerleyen haftaları için iki ayrı yerden tohumları attılar ama orta kısımlar tam bir faciaydı. Aslında rüya sekansları, korku öğeleri vs. yerinde kullanılıyor seri içinde ama bu bölümde daha da dikkatimi çektiği üzere seslendirmeler bir felaket. Sorun seslendirme sanatçılarında mı yoksa senaristlerde mi ya da bilemedim çizerlerde mi ama karakterlerin konuşmalarındaki ağız hareketleri ve seslendirme kesinlikle birbirini tutmuyor. Özellikle rüyadan geri geldikleri sahnelerde Merry'nin konuşmalarına dikkat edin. Kimi yerde ağzını hiç ses çıkarmadan boşa açıp kapıyor, kimi yerdeyse vantrolog misali ağzı kapalı konuşabiliyor. Bu kadar acemice hatalar da bu seriye hiç yakışmıyor.

    Anlatım tarzını bu şekliyle sürdürecekler büyük ihtimalle. Yani her hafta başka bir fesatla uğraşacak Merry hiçbir tekniğini (!) kullanarak Dream Demon'ları rüyalar alemine postalayacak. Sahi bu bölümde canavarın yanağını sıkıp eliyle ittirdi mi yoksa bana mı öyle geldi? İnceden bir Pandora Hearts havası sezinlediğim bu animeye sonuna kadar devam ederim ama bu çizgide ilerlerlerse her hafta bir güzel de saydırırım. Parkta yürürken Merry'i bulan başrollerin inandırıcılığı üzerine bir soluklanıp konuşsunlar bu hafta bence. Bir tane de günah keçisi lazım sanırım.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi