• Genius Party Beyond - Moondrive



    Vakti zamanında, daha animeyle şimdiki kadar içli dışlı değilken ara ara seyrettiğim bazı yapımlar olurdu. Bunların içinden Kigeki'nin bende hep özel bir yeri olmuştur. Hem çizimlerine hem de kaotik atmosferine hayran kaldığım bu kısacık filmin yönetmeni Nakazawa Kazuto bu kez Genius Party kapsamında 15 dakikalık Moondrive ile karşıma çıkınca acayip sevindim. Fransız animasyonlarına benzer çizim tekniği ve bir hayli komik karakterlerin sit-com türevinden yarattıkları mizah anlayışlarıyla da filmi çok beğendim. Detaylar arasında kaybolmak müsait ama kahkaha atmak çok daha cazip.


    Ay'da yaşam rutine dönmüş, herkes geçim sıkıntısına girmiş vs. Bizim 4 kişilik çetemizin elemanlarının ellerine bir gün bir define haritası geçer ve haritada belirtilen yere gitmek için atmadıkları takla kalmaz. Bir kere çete lideri başlı başına bir figür. Çetenin "ödeme planı" apayrı bir dava. Ödeme yaptıkları tiplerin talepleri bambaşka bir eğlence. Bu karakterler 15 dakikayı öylesine dolduruyorlar ki sırf bu şapşallara ait bir seri çekilse oturup izlerim, o derece. Kızın gruba vefası eblehlik seviyesinde, şişkonun zekası eblehlik seviyesinde, çetenin planları eblehlik seviyesinde ama yaptıklara planlara inançları hat safhada.


    Kesinlikle çok beğendim ve sunulan işçiliğe şapka çıkarmak istiyorum. Seslendirmeler hariç bir gediğini arasam da bulamayacağım film tüm Genius Party projesindeki muhtemelen en eğlenceli yapım olarak aklımda kalacak. Kalan üç filmi henüz izlemedim ama onların daha "ciddi" takıldıklarını biliyorum. Böylesi bir tadı 25 bölümlük serilerden almak zorken 15 dakikaya sığdıran yönetmeni de tebrik ediyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi