• Black Lagoon: Roberta’s Blood Trail - 3



    Angels in the Crosshairs

    Daha kötülerini de görmüştüm ama Black Lagoon'un tüm bölümlerini ele alırsak bu OVA gelmiş geçmiş en berbat bölümdür.

    Konuyla hiç ilgilenmediğimi her defasında dile getirmekten sıkıldım ama gerçekten BL izlediğimde nedense umurumda olmayan tek şey diyaloglar. İşin kötü yanı OVA bölümlerinde de diyaloglara acayip kafayı takmış senaristler karakterleri sürekli konuşturuyorlar. Hayır, şöyle kallavi cümlelerle bir hava yakalanmaya çalışılsa canım yanmaz fakat iki farklı askeri grubun kendi aralarındaki "askerce" konuşmaları bütün ilgimi kaybettirdi. Belki altyazının özensizliğinden, belki de başka bir sebepten tamamıyla tadım kaçtı. Bunların üstüne de aşağıdaki saçmalıklar eklenince bu bölümden nefret ettim.

    Roberta çatı katına kurulmuş, Amerikan askerlerini mıhlamak için pusuda bekliyor. "Onların çatıya çıkacaklarını nereden biliyor" kısmına girmezsek buraya kadar her şey güzel lakin akabinde başlayan ve bölüm boyunca başka karakterlerle iki kez tekrarını yaşayacağımız bir saçmalıkla karşılaşıyoruz. Nedendir bilinmez ama figüran sınıfına girecek tüm karakterlerin hangi mesafeden ateş ederse etsin kurşunları düşmanlarına isabet edemiyor. İlk olarak, ıkınsanız 10 metreden tam otomatik tüfeklerle 4 kişinin taradığı Roberta, ikinci olarak aralarında bir bina genişliğinde ara bulunan çete tayfasıyla askerler ve son olarak da Revy'nin topladığı grupta karizma geçinen eleman yine sıksanız 5 metreden mermi yağmuruna maruz kalmalarına rağmen vurulmuyorlar. Hayır, kahraman kavramı bu kadar da ucuz olmamalı. Bölümün tamamı boyunca figüranların vurabildiği tek bir kişi bile yok.

    Fevkalade büyük salaklıklardan daha var ama bölümün çok böbürlenerek sunduğu gore içerikten de biraz bahsetmek gerekiyor. Evet, bölüm boyunca bolca kan dökülüyor, elektrikli testereyle kıyma çekiliyor, bilek gücüyle kafatası yok ediliyor, kameraya kan fışkırıyor ve istenen abartı yakalanmış oluyor. Bu çok sert görsellik kiminin dibini düşürebilir ama ben artık böyle numaraları ucuz buluyorum. Sen koca bir bölümü çocuksu salaklıklarla doldur, sonra bunların da üstüne marifetmiş gibi ağır yetişkin içerikli kan banyoları yama. Bölüm sonunda Roberta'nın delirme krizini de jenerik biter bitmez mahvet. Neresinden tutsam elimde kalıyor. 22 dakikayı geçmek mi yaramadı bu adamlara nedir anlamadım.


    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi