• Shinrei Tantei Yakumo - 12



    Beyond Despair: Hatred

    Geçen hafta tahmin ettiğim gibi Yakumo'nun babasıyla ilgili bilinmeyenler final bölümüne saklanmadı. Aslında daha önce sıkça verilen ipuçlarını birleştirdiğimizde Ryoume no Akai Otoko'nun (Yakumo'nun babası) manipülatif bir hayalet olduğunu anlamıştık ama izahatı yapmak bu bölüme kısmetmiş. İnsanlarla kukla gibi oynayan bu adam, Isshin Amca'nın yaralanmasında da yine başka bir karakterin kanına girmiş. Bu saldırıyı açıklığa kavuşturan Yakumo bizler için bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Hem amcasını kimin yaraladığını aydınlattı hem de hastanede sürekli gördüğü küçük kız hayaletinin amacını ortaya çıkarmayı bildi.

    Bölümün sonunda yaşanan gelişmeler benim canımı biraz sıktı gerçi. Bu seri çok fazla klişeye bulaşmadan kendi derdini şimdiye kadar anlatmayı başarıyordu. Tam final bölümü öncesi "acaba kim vurulacak" endişesi yaratmasını gereksiz buldum. İşin kötü yanı Nanase isimli hatun çok yetenekli bir suikastçı. Hedefini ıskalaması demek onun karakter anlatımıyla fena halde zıt düşecek, demek ki biri önümüzdeki hafta mutlaka vurulacak. Benim tahminim kurbanın maalesef Nao olacağı yönünde. Her kim vurulursa vurulsun Yakumo'nun çok büyük bir acı yaşayacağı garanti. Hatta babasının niyeti bu yönde de olabilir. Çocuğu iyice kızdırmak ve kendi gibi bir canavara dönüştürmek. Bu sayede "huzura" erip bu dünyadan göçebilir.

    Bu serinin hak ettiği kapanışı yapmak için sadece bir bölümü kaldı. 3 ay boyunca hikayesini sabit bir rotada tutmayı başarıp asla hedefinden sapmamış bir dizinin kendi belirlediği kalitesine yaraşır bir finali çoktan hak ettiğini düşünüyorum. Bölüm sonundaki görüntülerden anlaşıldığı üzere hayli yoğun ve aksiyon dolu bir bölüm bizleri bekliyor. Bu arada değinmeden geçmek ve böyle son saniyede bahsetmek büyük hata olacak ama dizinin müziklerini bir şekilde edinmeye bakın. Tekno, arabesk, hard rock gibi türleri nefis bir şekilde harmanlayan ve sahnelerde mükemmel bir uyumla aktaran yapımcılar kesinlikle alkışı hak ediyorlar.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi