• Angel Beats - OVA



    Stairway to Heaven

    Bu yılın bahar sezonunda başlayıp 13 bölümde sonlanan Angel Beats'i haftalık takip etme gafletine düşmüştüm. Yani gaflet diyorum ama çok kötü bir seri olduğunu düşündüğümden değil. Süper geyik bir seri olduğundan böyle söylüyorum. Aynı espriyi 234234 kez aynı bölüm içinde yediren, bir hayli hareketli ve eğlencelik bir seriydi. Benim hatam ilk bölümdeki alengirli yaklaşıma kanıp dizinin büyük laflar edeceğini ummamdı. Bitene kadar hiç öyle kalıplı sözler söylemeyen seri yine de bomboş bölümlerine rağmen aklımda kötü bir yer bırakmamıştı.

    Bomboş bölümlere bir yenisini daha ekliyoruz OVA ile. Angel'ı tongaya düşürmek için seri boyunca saçma sapan planlar yapan SSS çetesinin bu seferki planı çok neşeli görünmek. Bu sayede Angel onların neden bu araftan yok olmadıklarına kafayı yoracak ve sonunda Tanrı'yla görüşecek. O sırada da Tanrı'dan nefret eden bizimkiler devreye girecek ve... ne yapacaklarını bilmiyorum. Velhasıl bölüm boyunca yine akla hayale gelmez saçmalıktaki diyaloglara yine mantığa sığmaz aksiyonlar eşlik ediyor. Bizim tayfa coşkulu davranmak adına bir sürü eblehliğe mahal veriyor. Eğlenceli mi? Evet, lakin yer yer.

    İkinci bir OVA gelmesin. OVA finalindeki "Bad End" yazısından çıkarım yapılacağı üzere büyük ihtimalle de gelmeyecek. Yapımcılar dizilere arada bir böyle bölümler "iliştirmeyi" seviyorlar. İçlerinde kaldığından mıdır bilinmez ama ortaya çıkan işler genelde "izlemesen de olur" kıvamında seyrediyor. Bu OVA'nın da bir farkı yok, izlemeyen hiçbir şey kaçırmaz. Seriyi çok özlemişler içinse hoş bir merhaba olabilir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi