Once Upon a Time in Garterbelt / Nothing to Room
Geçen haftaki zirvenin ardından tempo düşer diye bekliyordum. Belki yine hiç ilgimi cezbetmeyen bir hayalet öyküsü sıkıştırılacaktı. Lakin hiç öyle olmadı, seri bir kez daha çok cesur bir şekilde bildiğini okudu. Önce Garter'ın tüm seceresi anlatıldı ki bence oldukça zevkli bir bölümdü. Adamın neden meleklere sürekli emirler yağdırdığını zamanın başlangıcından itibaren görmüş olduk. Meğersem Garter eskiden tam Scarface takılırmış da bir gün ölüp cennete gittiğinde Tanrı'nın onun için hazırladığı planlar varmış. "Yerim planını" diye terso yapınca Tanrı da onu dünyanın başlangıcına gönderip günümüze kadar getirmiş. Anlık sahnelerle pek çok şeyi anlatmayı beceren seri Musa'dan Nuh'a, dinozorlardan Adem ile Havva'ya kadar her detayı bir çırpıda geçip Garter'ın BDSM fantezilerine kadar işi taşıdı. Ben izlerken keyif aldım ama ikinci bölüm kadar eğlenmedim.
İkinci bölüm bu serinin gözümde bir çıta daha yükselmesine neden oldu. Küfür kafir ilerleyen PSG normal şartlar altında hep harekete ihtiyaç duyan bir seri. Kızlar ona buna sövecek, bir hayalete kafa göz dalacak, Panty önüne gelen her erkeğe atlayacak, bir şekilde 22 dakikalık izlenceyi canlı tutacaklar. Hayır, hiç de öyle olması şart değil dedikleri gibi sabit bir kamera ve tek planla neredeyse 12 dakikalık bir bölüm sundular. Panty ile Stocking paso konuştular, Garter'ın hazırladığı yemeği beklerken sürekli sövdüler, saçma sapan fikirlerle fezaya çıkmaya çalıştılar, ezik Brief'i sallamayarak güldürdüler ve hepsinden de önemlisi aynı koltukta oturarak kıçlarını büyüttüler. Böylesi bir bölümün arkasında durabildikleri için yapımcıları kutluyorum ve PSG'yi kalan iki haftasına nefis iki bölümle soktukları için de tebrik ediyorum.
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.