• Arakawa Under the Bridge - 24



    11 Bridge

    Valla kimono güzel şey. Hele ki hep kotla, etekle görmeye alıştığımız kadınları böyle kimonolar içinde görmek bir acayip. Bazı animelerde bu festivale hep yer verilir ve her seferinde de sonuç bende aynı etkiyi yaratır. Nino'nun kimonolu hali bir içim su. Haliyle tüm erkekler de aynı görüşte olduklarından hepsinin nutku tutuluyor. Akabinde Amazoness tekrar hortluyor ve bölümün geri kalanını resmen ele geçiriyor. Sevemedim bu karakteri. Yabani ve şımarık tavırlarıyla evet, bir nebze hicvedilmek istenen kitleyi yakalıyor ama bu kadar cüsseli olmasına ne gerek var? İtici geliyor bana, umarım kalan iki bölümde bir daha görmem.

    Neyse, baktılar ki Rec-Amazoness ilişkisi yalan rüzgarına dönecek ve tekrar üstüne tekrar yiyecek, hemen rotayı Star'a çevirdiler. Eh, isabet de oldu. Şimdi başı bağlanmadık hiçbir karakter kalmadı gibi. Bir tek samuray var ama onu da pek tınlayan yoktur herhalde. Haftalar sonra ilk kez bir sahneye güldüm. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Amazoness hüngür şakır ağlarken Nino tarafından kafasının suya sokuluşu beni güldürdü. İşte böyle ani ve "lan?!" sahneleriydi beni bu seriye bağlayan. Yerinde yeller esiyor artık hepsinin. Neyse ki 2 hafta kaldı, olur da 3. sezon çıkarsa yeminle izlemeyeceğim.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi