• Shiki - 20



    Twentieth Mourning

    OP'nin bitimiyle başlayan müzik, aksiyonun ve av sezonunun tavan yapacağını gizleme gereği duymadan gösteriyor. Hali hazırda 1,5 dakika süren "gore fest" de beklentileri boşa çıkarmıyor. Bölümün ilk yarısı tam bir şölen niteliğinde. Öyle kanlı sahnelere ayılıp bayılan bir yeni yetme değilim ama bu serinin kıpırdaması için gerçekten çok sabrettim. Sonunda da mükafatımı aldığıma inanıyorum. Gerçekten de son 3 haftadır harika bölümler çıkaran yapımcılara nefis bir kapanış için artık tamamen güveniyorum. Natsuno'ya bu bölümde minnacık da olsa bir süre vermeleri final hazırlıklarına şimdiden başladıklarının bir işareti.

    Bölümün ikinci yarısıyla çok fazla işim yok. Hemşire ile Natsuno'nun kankasının depresyon fidanlarını pek önemsemiyorum. Aslında o sahneleri izlerken bir yandan da serinin ne fırsatları teptiğini düşündüm. Fazla felsefeye giremese de idare eder bir vampir-insan mukayesesi yapmaya çalıştı Shiki. "Vampirlere insan öldürmek haram ama insanlara değil" gibi bir yaklaşım güzel ama üzerinde daha bir hayli çalışılması gerekiyor. Neden 17 bölüm boyunca süren tekdüze ölümleri biraz erken bitirip şu final sürecine girilmedi ki? Şimdi sözünü ettiğim diyalog ve türevleri aceleyle ve eksik kalmasın diye söylenmiş gibi görünüyor. Oysa çok daha erken bu sürece girilip muhteşem bir seri yaratılabilirdi.

    Hoş, şu haliyle de benim aklımdan uzun süre çıkmayacak bir seri olacaktır Shiki. Çok büyük ihtimalle rahibin romanındaki hikayeyi kalan iki haftada diziye katık edecekler ve hanelerine bir artı puan daha yazdıracaklar. Ufukta sanki doktorun rahibi ya da rahibin doktoru öldürmesi görünüyor. Sonuç ne olursa olsun akla mantığa sığan, kemikleşmiş seyircinin beğeneceği bir final yapacaklarından şüphem yok.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi