• Shinrei Tantei Yakumo - 7



    Connected Feelings: Trap

    Bağlantılı bölümler gelince işlerin daha ciddileşeceği belliydi ama bu kadar hızlı harekete geçileceğini de açıkçası hiç beklemiyordum. Küçük ve sosyopatlığa eğilimli bir kız çocuğuyla bölümümüz açılıyor. Yakumo'nun babasının himayesine girecek bu küçük kız seride henüz açıkça söylenmese de şimdilerde sürekli gördüğümüz sarışın hatundan başkası değil. Büyük ihtimalle Yakumo'nun babasıyla ilk tanışıklıklarını anlatan o ilk sekansta kızın potansiyelini görme fırsatına erişiyoruz. Tebeşirle yere çizdiği resim gerçekten tüyler ürpertici.

    Bölümün kalanı eski bir malikanedeki hayalet görüntüleriyle geçiyor. Aslında sadece bu görüntülerle geçmiyor ama kahramanlarımızın yapacaklarını belirleyen bu kaset oluyor. Yakumo bu kasedi izledikleri sırada Gotou'ya ayar üstüne ayar verirken bölümün tek komik anlarını izliyoruz. Sonrasında gerçek bir aksiyon başlıyor ve tek tek herkesi içine alan bir tuzak devreye sokuluyor. Elbette ki tüm planın tek bir amacı var: Sarışın hatunun Yakumo'yu yakalaması.

    Gotou'nun eşiyle olan münasebetten haberdardık ama amiriyle olan ilişkisi beni pek bir şaşırttı. Kadının otoriter ve güçlü karakteri bu bölümde yeteri kadar yansıtıldı. Kısa sürecek bir serinin karakter gelişimini bu kadar çabuk halletmesi takdire şayan. Gotou'nun eşinden ayrı yaşadığını, muhabir hatunun rüştünü ispat etme çabasını, Ishii denen sünepenin tam bir asalak olduğunu ve şef Miyagawa'nın da gerçek bir şef gibi davrandığını bu bölümle birlikte artık öğrenmiş bulunuyoruz. Bu vesileyle yan karakterler tamamlanmış gibi duruyor. Bundan sonrasında sadece Yakumo'nun mazisi ve babasıyla arasındaki büyük kapışma bizleri bekliyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi