• Shiki - 14



    Fourteenth Death

    Shiki'nin açık ara en iyi bölümü diyebiliriz. Bir hayli gergin, kanlı, acı verici sahnelerle dolu ama bir o kadar da nefis bir yönetim performansı sergilenmiş. Doktorun döktürdüğü dakikalara gelene dek tempo sürekli tırmandırılmış. Kirishiki ailesinin First Lady'sinin kasabaya inip azman oğlanı baştan çıkarması, Tanaka'ların evine Megumi'nin ve akabinde gizemli bir yabancının öylesine bir uğraması, rahibin babasının gönderdiği mektup... Bunların hepsi yaşanırken doktorun anlaşılmak için son 6 dakikayı bekleten tavırları. Gerçekten çok iyi kurgulanmış ve nefis idare edilmiş bir bölümdü.

    O kadar çok yerden dal verdiler ki artık gelecek bölümlere iyice malzeme çıktı diye düşündüğüm sırada Doktor Toshio'nun gösterisi başladı. Karısının dönüşümüne şahit olup kendini eğitmek isteyen genç adam önce kamera yardımıyla her gelişmeyi kaydetmeye başladı, daha sonra da bu gelişmelere karşı durabilecek metotları denemeye girişti. İşin bu kısmı gerçekten sinir bozucuydu lakin serinin sergilemesi gereken duruşu da böyle olmalı. Sonuçta korku türünden bir seri izliyoruz, gerilim değil. Olabildiğince irrite etmeli ki bu münasebetsizliği ara sıra görsellerle yapmayı başarıyordu. Bu kez senaryoyla üstesinden geldi ve çok da nitelikli bir iş çıkardı.

    2 ay sonra bitecek seri gelecek bölümlere bir hayli zarf atmış durumda. Doktorun tetkikleri için çok yerinde bir zaman seçilmiş. Gizemli yabancı ve rahibin babasının gönderdiği mektup da tam zamanında yapılmış hamleler. Bu noktadan sonra düz bir çizgide ilerlemek bile Shiki için yeterli olacak fakat eminim ki bizleri başka sürprizler de bekliyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi