• Shiki - 11



    Eleventh Slaughter

    Oldukça beklettim Shiki'yi ama seri de 3 haftalık bir ara vermiş ve bu hafta geri dönüyormuş. İsabet olmuş bir bakıma. İlk yarının kapandığı ve muhtemelen çok farklı bir rotanın izleneceği ikinci yarıdan önceki son bölümdü. Shiki'nin ne anlama geldiğini öğrenmemiz çok iyi oldu. Isırılışından sonra Natsuno'yu hiç görmemek de yerinde bir davranıştı. Büyük ihtimalle serinin ikinci yarısında en büyük rol onda olacak.

    Rahip Seishin'in birkaç bölüm önce yazdığı romana tekrar geri dönülmesi ve İncil referansının açıklanmasını çok sevdim. Seriye gitgide kanım ısınmaya başlıyor. Bir hayli durgun bir başlangıcın ardından tempoyu yavaş ama emin adımlarla yükseltiyorlar. Doktorun geçirdiği buhran durumu, Itou Ikumi isimli çatlak kadının serideki önemli karakterlerden biri haline gelmesi ve nihayet kontla tanışma... Hepsi de mini kapanış bir bölümün önemli ayaklarından biriydi.

    Shiki'den artık tek beklentim biraz daha korkutması. Şu "salgın mı değil mi" ikilemiyle yeterince uğraştık diye düşünüyorum. Vampirler daha çok ön plana çıksınlar, daha korkutucu davransınlar, kasaba halkından hiç değilse birileri inisiyatif alıp karşı durmaya çalışsınlar. Serinin tek eksiği aksiyon. Zaten konusu öyle çok matah sayılacak kadar özgün değil, bari potansiyellerini kanıtladıkları görsel unsurlara yoğunlaşsınlar.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi