• Panty and Stocking with Garterbel - 4



    Diet Syndrome / High School Nudical

    Biliyorum, yine eşşşşek gibi bir aranın ardından bloga yazı giriyorum.

    İlk bölümde Stocking yediği tatlılar yüzünden aşırı kilo alınca Rocky'e göndermeli bir rejime sokulmuş. Kızcağızın her şeyi yapmasına rağmen sürekli şişmanlaması, Panty'nin "ce-e-e-e" gıcıklığıyla karışık kardeşiyle dalga geçişi, Stocking'in üstüne çıktığı tartıdaki seviyeler, sauna sonrası yüzünün aldığı hal ve hayalete aciz saldırışı falan çok eğlendiriciydi. Sağ üstte verdiğim ikinci fotoğraftaki çizime hayran kaldım. Geçen bölüm yazısında çizimlerdeki kaliteden bahsetmiştim, şimdilik firesiz devam ediyor seri.

    İkinci yarıdaysa Garter'ın düzenlediği bir iç çamaşırı partisindeyiz. Don-sütyen vaziyette sokakları dolduran liseliler çılgın atmakta, deliler gibi eğlenmektedirler. Bu sırada çamaşır yutan bir hayalet ortalığa korku salar ve iş her zamanki gibi meleklerimize kalır. Zibilyon tane külot fırlatan Panty çözümü bizim ezik oğlanın donunda bulur. Bölümün bu kısmı beni pek sarmadı. Olabildiğince tekdüze çizimler ve klişe esprilere pek ısınamadım. Zaten seriden de beklediğim bunlar değil, sürekli farklılaşması.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi