• Panty and Stocking with Garterbel - 2 - 3




    The Clamor of the Beehive / Sex and the Daten City

    Dikkat çekmemeleri konusunda kulakları çekilen ikilimiz okul koridoruna arabayla dalarlar! Serinin her hafta çifter bölümlük yayınlanması parodi tadındaki anlatımını destekleme açısından son derece iyi oluyor. Uzun bir tam bölümde düşmesi muhtemel temponun bu formatta hiç azalmadığını düşünüyorum şahsen. Kızların ağız dolusu küfürler ettikleri, müstehcenlik konusunda hiç tereddüt yaşamayan bu seri üstüne aksiyonu da bindirince asla durmaması gereken bir görsel sunmalı. Bunu sunmak için de son derece yerinde bir strateji uygulanıyor.

    Müstehcenlikten kastım keşke sadece Panty'nin yatağa attığı adamlarla sınırlı olsa. İlk bölümdeki cinsellik dersinde öğretmenin söyledikleri ve arkadan gelen seslere ne demeli? Peki ya Panty'nin şişirdiği "balon"... Alabildiğine arsız ve umursamaz takılıyor yapımcılar. Doğrusu benim biraz sıradışı bir projeye ihtiyacım vardı, bu yüzden de daha şimdiden sevdim bu seriyi.


    Catfight Club / Pulp Addiction

    Her bölümde filmlere referans verilmeye devam edilir mi bilemem ama orijinalleriyle pek alakalı olmayan göndermelerin manasını çözemedim. Fight Club ve Pulp Fiction ile hiç alakası olmayan bölümler izledik. Ben özellikle ikinci bölümü çok beğendim. Bölüm sonuna kadar askerlerin çıktıkları dağın ne olduğu hakkında hiçbir fikir yürütmemişken (belki de umursamamışken) bir anda karşıma çıkan görüntü beni oldukça güldürdü. Peçete esprisini böyle bir yere bağlamak zekice geldi.

    Bir de bölümlerdeki çizimler ve detaylara gösterilen özen gerçekten takdire şayan. Garter'ın koyduğum ekran görüntüsündeki taramayı her hafta atmakla uğraşırlar mı acaba? Seriler ilerledikçe yetiştirme telaşı yapımcıları ve çizerleri zorlar. Panty and Stocking için çizim kalitesinden feragat etmek demek intihar anlamına gelebilir. Umarım hep böyle devam ederler. Gerekirse bir hafta ara versinler ama yeter ki şu çizim kalitesinden ve edepsiz komedi anlayışından vazgeçmesinler.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi