• İzlenimler - EKİM - Bakuman - Kami nomi zo Shiru Sekai - Otome Youkai Zakuro - Shinrei Tantei Yakumo - Shinryaku! Ika Musume


    Bakuman

    Mangaka olmaya karar veren yetenekli bir oğlanın hikayesini izleyeceğiz. Ben bu seriyi takip edip etmeyeceğime 2. bölümden sonra karar vereceğim ama çok büyük ihtimalle haftalık süreçte bloglarım. Bir kere çocuğun daha ilk bölümden sorguladığı "normal" kavramı tam benim kalemim. Sıradan ve garanti hayatları daha ilk bölümden yermek serinin duruşu hakkında bana heyecan vermeye yetti. Karaktere derinlik vermekle uğraşılırsa sağlam bir seri geliyor gibi. Çizimleri ve seslendirmeyi beğendim. Bölüm sonundaki romantizmi gereksiz buldum.
    Fazla işlenmemiş bir
    konu buldukları içinse yapımcıları cüretkar gördüm. Mashiro Moritaka'nın yaratacağı manganın konusu da özgün olmaya çalışırsa izlemesi keyifli bir animeyle karşı karşıyayız sanki. Bu arada, Death Note göndermesine bayıldım.

    Kami nomi zo Shiru Sekai
    [The World God Only Knows]

    Bilgisayar oyunlarında kalbini fethetmedik kız bırakmayan Keima bir gün mailine gelen bir teklife evet diyerek hayatının hatasını işler. Bundan sonra gerçek hayatta içine kötü ruh girmiş kızları kurtarmak zorundadır. Böyle kötü ruhlara karşı savaşmak falan denince benim aklım hemen "arkası gelmez dertlerimin Bleach" geliyor. Keima muhtemelen her bölüm yeni bir kızı kurtaracaktır. Finale doğru da hayatının aşkını bulacaktır. Başı da sonu da belli bir seri ama yine de iç bayıcak kadar monoton değil. İçine bir parça mizah, bir kırıntı da felsefe falan katılmış ama gerçekten zerre kadar bir kırıntı. Seyirlik ve büyük ihtimalle maraton şeklinde izlenmelik bir seri. Ben bloglamayı düşünmüyorum.

    Otome Youkai Zakuro
    [Girl Demon Zakuro]

    Hiç ama hiç gereği yok. "Süper sinir bozucu chibiler, yakışıklı askerlerle kafaları üstünde kulakları olan kızların romantizmi ve hayaletlere, kötü ruhlara karşı savaş" gibi saçmasapan bir konuyu takip etmenin hiç gereği yok. Çizimler vasat, seslendirmeler ise gerçekten berbat. Karakterlerin konuşması ağızlarını yukarı açıp kapamaktan ibaret. Bir de köpek kadınla, fil adam gibi tiplemeler var. Her bölüm yeni kötü ruhlara karşı savaşırlar, finale birkaç hafta kala da en büyük kötü canavarla kapışma başlar. Bu sırada sarışın oğlanla huysuz kızın aşkları iyice doruğa erişir. Araya belki ecchi sıkıştırılır. Seri bitince de kimse adını bile hatırlamaz.

    Shinrei Tantei Yakumo
    [
    Psychic Detective Yakumo]

    İşte 2. sürpriz. Dedektif/Gizem türü her yapıma karşı olan düşkünlüğüm bu seriyi de ilk baştan sevmeme yol açtı. Başkarakterimiz Yakumo oldukça karizma bir mistik. Ölmüş ruhları görüp onlarla iletişime geçebiliyor. Azıcık dalavereye yatkın kişiliği de tam bir kahraman izlemeyeceğimizi belli ediyor. Daha ilk bölümden davayı çok seri şekilde çözebilmesi ilerleyen zamanlarda can sıkıcı olabilir ama yine aynı bölümün sonunda gösterilen kötülerden umutluyum. 13 bölüm olarak lanse edilen serinin temposu hep bu bölümdeki gibi tutulursa çok keyifli bir anime bizleri bekliyor. Mutlaka bloglayacağım.

    Shinryaku! Ika Musume
    [
    Squid Girl]

    Çocuklar için sabah kuşağı. Eğlenceli ve komik ama hepsi bu. "Squid Girl bakalım bu bölümde başını nasıl bir belaya sokar"dan öteye gitmeyecektir. Çizimler vasat, seslendirmeler de ha keza aynı seviyede. Çocuklara "denizleri kirletmeyin yoksa kalamarlar sizi yer" mesajını her bölümde tekrarlayacaklar mı bilemiyorum ama
    yaş profili 6-12 arası tutulan bir animeyi
    ben izlemeyi düşünmüyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi