• Arakawa Under the Bridge - 15



    2 Bridge

    Geçen hafta dediğim gibi Amazoness ile başladı bölüm. Rec o beyzbol topunun peşinden giderken belasını yine bulmayı başardı. Bu devasa kadın/kız bir süreliğine de olsa Rec'in aklını başından almayı bildi. Her zamanki gibi mantık çerçevesinde olayları değerlendirmeye çalışan kahramanımız kendi kaşıntısını bir kez daha dindirme şansına erişti ve gönül rahatlığıyla kafayı yemeye birkaç dakika daha yaklaştı. Cinnet geçirme seansları bununla da kalmayan Rec bölümün ikinci yarısında köprü altı ahalisine yeni katılacak Taichou'nun gelişiyle zıvanadan çıkma noktasına erişti. Rec'i izlemek serinin en keyif aldığım özelliği demiş miydim?

    Bölümle ilgili söylenecek fazla bir şey yok. Oldukça sönük kalan bir "yeni karakterleri tanıtma" bölümüydü. Şöyle doyasıya güldürmesini özlediğim Arakawa bölüm başındaki felsefik atıflarına artık bölüm içinden de destek getirir olmuş. Ayarsız ve hedefsiz komedi anlayışı devam etse de bir hayli azaltılmış. Bölüm içinde bana kahkaha attıracak hiçbir gelişme olmadığı gibi sırıtmamı bile sağlamakta zorlandılar. Lakin hiç değilse boş durmamışlar. Mizaha ağırlık vermek yerine görselliğe yüklenmişler ve Arakawa'nın şimdiye kadarki en pahalı bölümü ortaya çıkmış. Seriyi seviyorum, hep böyle bölümler çekseler de izlerim ama olası bir 3. sezonun yüzüne bakamam. Umarım komedi bir an önce geri döner de özlenen Arakawa'ya kavuşuruz.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi