• Seikimatsu Occult Gakuin - 8



    Mamma Ami~ya!

    Geçen bölüm sonunda araları bozulan Maya ve Ami'yi barıştırmak için tezgahlanan bölüm yeni bir miti, rivayeti, belki de bir batıl inancı, chupacabraları kullanarak serinin temasına uygun davranmaya çalışıyor. Geçen bölüme nazaran biraz başarı sağlanıyor, hakkını yememek lazım. En azından yaygın bir inanışı ekrana taşıyarak konusuna biraz daha renk katıyor. Lakin maalesef hepsi bu. Şimdiye kadar gösterdikleri canavarların yanına bir de chupacabralar eklenmiş oluyor. Peki serinin kendine has bir düsturu bulunuyor mu? Bunun cevabı 2 ay geçmiş olmasına rağmen hâlâ hayır.

    Maya ölmüş inekleri incelerken Ami ile randevusuna geç kaldığını hatırlar ve koşarak tapınağa varır. Safi problem çıkaran Kozue ise koşar adım onlara yaklaşır ve serinin yeni canavarını kendilerine takdim eder. Ami kaçırılır ve Maya kankasını kurtarmak için tayfayı toplayıp yola çıkar. Burada Ami'nin babasının "ee nereye gidiyoruz ki?!" sorgusu izleyiciye komik gelmelidir ama biraz düşünme yetisine sahip seyirciler çoktan bu soruyu dillendirdiklerinden olacak hiçbir şekilde gülünmez. Kendi aptallığıyla dalga geçerek komikleşmeye çalışan seri bir kez daha tökezler, akabinde gelen film göndermesini finaldeki klişelerle sıvayınca da iyice dibe batar.

    Ya herhalde bu serinin finalinde bile ben hala dizinin amacını sorguluyor olacağım. Bütün bu olanların altından akademinin başındaki Kawashima Chihiro çıkacak, orasını anladım da her bölümde yeni bir rivayeti ekrana taşımaktan başka bir şey yapacaklar mı? Fazla bölüm kalmadığı için Fumiaki'nin geleceği kurtarma uğraşı belli ki gökten zembille inecek bir yardımla olacak. Yapımcılar bu seriden tatmin olacaklarsa kendilerine diyecek bir sözüm yok.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi