• Rainbow - 21



    Blinded

    Baremoto'nun ilk aşk deneyimi bu bölümün ana konusu. Şimdi ilk deneyim dedim diye aklınıza fesatlık gelmesin, kalbini bir kıza gerçekten ilk kez kaptırışından bahsediyorum. Aşk böyle bir şey işte. Uğrunda sizi yolunuzdan çıkartabilen, metabolizmanızı, düzeninizi bozum eden, ezber bozan tuhaf bir olgu. Baremoto da arkadaşlarını bile kenara atabilecek kadar aşık, üstelik de bir fahişeye. Turtle'a söylediği laflar yenilir yutulur cinsten değil ama aşk bunları da söyletecek kadar bencildir. Gözünüzü kör edecek kadar kudretlidir.

    Hukuk fakültesine hazırlanıyor ayağına arkadaşlarından para tırtıklayıp Eri ile yiyen Baremoto sırılsıklam aşık. Yalnız seri yine de dostluğun önemine dem vurmayı ihmal etmiyor. Ne söylenirse söylensin, ne yapılırsa yapılsın dostların sineye çekebileceklerini vurguluyor. Gerçek dostluk aşkın kıracağı kalplerde yaşamaya devam ediyor. Ben bu açıdan baktığımda arkadaşlık bağının herhangi bir sevgi formundan çok daha yukarıda yer aldığını düşünüyorum. Herkes bir gün terk edebilir ama bir "dost" sonsuza dek sizinle yaşamaya devam eder. Eri'den randevu koparan Baremoto bakalım bir sonraki bölümde dostlarına yaşattıklarını haklı kılacak aşkı bulacak mı?

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi