• Shiki - 7





    Seventh Killing Spirit


    Bu serinin müzik kullanımına iyice kanım ısınmaya başladı. Oldukça ağır ilerleyen sahnelerde dinlendirici bir melodi çalınırken Masao'nun ilk eğitiminde arkada dönen şarkı hem eğlendirici hem de gerilimi tırmandıran tınılara sahipti. Ha keza doktorun nihayet aydığı ve rahibe vaziyeti izah ettiği sahnelerde sanki yıllardır bu diziyi izliyormuşum hissine kapıldım. Bir de herhalde uzun süredir anime izlemediğimden bu bölümün çizimleri acayip hoşuma gitti. Resmen kıtlıktan çıkmışım gibi her dakikasından keyif aldığım bir bölümdü.

    Masao'nun tabut içi çekimleri ve vampirlik eğitimi ilgi çekici fikirlerdi. Bir vampir tarafından ısırıldın mı vampir olursun ya da ölürsün, bunun haricinde şimdiye kadar çok elle tutulur bir şey anlatılmamıştı. Lakin Shiki ısırılanları mezara göndermeyi ve aralarından çok özel olanların çıkabileceklerini söyleyerek dümenini farklı bir rotaya çevirdi. Bir bakıma bu yaklaşım da köydeki ölüm oranlarının katlanarak artmayışını açıklıyor. Aksi takdirde n+1! şeklinde bir kıyım yaşanmalı ve çoktan nüfus sıfırlanmalıydı.

    Bölümün hemen başında insanların hayvanları yemeleriyle vampirlerin insan kanı içmeleri arasındaki basit ve sade bağı beğendim. Üstelik vampirler avlarına karşı çok daha nazik davranmakta ve davet edilmedikleri eve girememek gibi bir takım prosedürleri izlemekteler. Bazı karakterlerin acayip saç çizimlerine rağmen serinin gerçekçilikle flörtü de oldukça temel seviyede. Yaşamak için öldürmesi gereken bir ırk (ki buradan insan ırkına bir pas atalım) izole bir bölgeye gelirse orada salgına benzer bir süreç yaşatır. İnsan varlığının her dakika tüketmeye odaklanıp dejenereleşmesi gibi.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi