• Seikimatsu Occult Gakuin - 5



    Kozue in the Summer

    Sizi bilmem ama -Maya hariç- bu kadar ebleh karakterlerle dolu başka bir seriye rast gelmemiştim. İçlerinde bir tek tane dişe dokunur rol yok. Bu bölümün ithaf edildiği Kozue seri başından beri çoktan sille tokat girişilmesi bir karakter. Fumiaki deseniz kolpanın önde gideni. Güya geleceği kurtarmak için geldi lakin çocukta o kapasiteden zerre eser yok. Peki o zaman neye güvenerek gönderildi? Kaşıkları bükemediği 1999'da bile anlaşılırken 2012'de kimse bunu göremedi mi? Bir de kiralık (!) Porsche kullanan Mikaze var ki tam evlere şenlik saçmalıkta! Hangi ekonomik düzende Porsche'nin kirasını ekmek satarak çıkartabilirsiniz?!

    Velhasıl efendim, her bölümde bir öncekini mumla aratan bir seriye dönüştü Occult. İyice boş karakterler, Maya'nın fuzuli frikikleri, arada bir hatırlanan konu... sanki sürekli teneffüs halindeki bir okulda arada bir ders işleniyormuş gibi... Ben çoktan sıkıldım, yapımcılar da sıkılmış olacaklar ki lafları bile karakterlerin ağızlarına tıkamaya başlamışlar. Bu bölümde Kozue'nin bir konuşması resmen kesilmiş gibi bitirildi. Zaten kısıtlı zamanım kaldı anime izlemek için onu da böyle gerzek serilerle harcamak istemiyorum. Yazılar iyice gecikebilir hatta belki de bir daha hiç gelmeyebilir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi