• Sarai-ya Goyou - 12



    Already Staggering

    House of Five Leaves başladığı gibi sessiz sedasız sona erdi. Son bölümde ufak bir sürpriz eklemeleri gayet yerinde oldu ve bu sürpriz de bu kadar kısıtlı süreye sahip seriyi çok iyi bağladı. Tamamen karakterlere dayandırılan konu hiçbir zaman büyük aksiyonlar vadetmediği gibi alabildiğine durağan ve sakindi. Sadece mimikler, verilen doğal tepkiler ve harika kamera kullanımıyla neler başarılabileceğini kanıtladı. House of Five Leaves muhtemelen asla değerini bulamayacak bir seri olarak hatırlanacak. Büyük ihtimalle de çok kısıtlı bir seyirci kitlesine hitap edecek. Varsın öyle olsun. Yalnızca yetişkinlere özel bir seri bulmanın imkansıza yakın olduğu bir dönemde gösterdikleri bu cesaret yüzünden onları takdir ediyorum.

    Bütün bir bölümün Yaichi ile Jin arasında geçtiğini söyleyebiliriz. Başlarda Yagi'nin bir kenara çekip ağzını aradığı Yaichi her zamanki ruh halini korudu. Adamın ağzından dökülenlerle biraz afalladı ama istifini bozmadan kafası güzel bir şekilde evine yollandı. Jin ise tam bu esnada belirdi ve Yaichi'ye gerçekleri açıkladı. İşte o konuşmadan sonra tamamen ambale olan Yaichi boşa harcadığı yılların acısını çıkardı. Five Leaves çetesinin kuruluşunun ve Yaichi'nin çocukluğundan beri içinde taşıdığı kinle öfkenin yanlış temeller oturtulduğunu öğrendik. Neredeyse bir ömrü ziyan ettiğini anlamak nasıl bir insanda büyük bir tahribat oluşturursa Yaichi'de de aynı etkiyi yarattı. Bölümün geri kalanı adamın toparlanma sürecine az da olsa değindi ve buruk bir gülümsemeyle sonlanıverdi. Kendinden beklenildiği gibi yani.

    1 Görüş:

    1. gündüzdoğanay1.04.2011 16:53

      Serinin sonunda biraz daha hareket bekliyordum ama nafile. Masa'dan bir kaç kılıç numarası görmek çok hoş olurdu lakin onun yerine ichi'den bir şeyler görmek nasip oldu.Aslında bütün seri boyunca Masa'nın kılıcına karşılık İchi'nin zekası ön plana çıkartıldı. Son bölümde roller değişti gibime geldi. Netice itibariyle kendini izlettiren güzel bir seri görmüş olduk.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi