• Kuuchuu Buranko - 3



    Romance Novelist

    3. Hasta: Hoshiyama Jun'ichi (Yazar)
    Rahatsızlık: Obsesif compulsive disorder

    Aşk romanları yazarı Hoshiyama aklına gelen her fikri daha önce yazdığını düşünmektedir. Yazar tıkanmasından ziyade hep basmakalıp eserleri bir robot sistematiğinde ürettiği için istifra etmektedir. Şimdiye kadar yazdıkları içinde "şaheser" olarak değerlendirilen tek kitabı "Tomorrow"dur. Pembe seri meraklısı okurlarından yeteri ilgiyi göremese de edebiyattan anlayanlar bu kitaba methiyeler düzmektedir. Yazı tarzını değiştirmek, tiraj uğruna yaratmamak hastanın sorununu çözecektir.

    Bu seride animasyon sadece sürreellikle ve farklı tekniklerle sınırlanmıyor. Bu bölümde yazarın kusma nöbetlerinde tüylü divit kalem çıkarması ne kadar ince bir düşünce. Üstelik her yazısını bilgisayarda yazdığını düşünürsek çok nefis bir göndermeye de yol açıyor: Modern edebiyatla klasik edebiyat arasındaki uçuruma. Belki ben öyle görmek istediğim içindir ama yazarın hep aynı tekdüze motiften beslenen romanları birbiri ardına yazması onu robotlaştırıyor, basitleştiriyor. Üstelik kitapların kalınlığı da saygınlık kazanan "Tomorrow"un yanında epey sönük kalıyor. Serinin eğer böyle göndermelerine daha sık rastlayacaksam bir duruşu olduğundan da rahatlıkla ve memnuniyetle bahsederim gibi görünüyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi