• Kuuchuu Buranko - 4



    Hot Corner

    4. Hasta: Bandou Shin'ichi (Beyzbol oyuncusu)
    Rahatsızlık: Yips

    Beyinden geçirilen bazı eylemleri vücudun uygulayamaması yüzünden bir doktora gitmek isteyen Bandou, bu doktorun medyanın bulamayacağı biri olmasını tercih ettiğinden Irabu'nun kapısını çalar. Doktor en basitten başlamaya ve beyzbolun temellerini oynatmaya karar verir. Yedeği olan genci herkesin bağrına basması ve kendisinin şimdiye kadarki başarılı kariyeri Bandou'nun üstünde bir baskı oluşturmuştur. Bir türlü düz bir top atmayı başaramayan Bandou'nun çözümü bulmak için önce sorunu tesbit etmesi gerekmektedir.

    Trapeze tıbbi içeriği hayli yüksek bir seri olsa da sorumluluk bilinciyle davranması hoşuma gidiyor. Sürekli görüntüyü dondurup ortaya fırlayan Fukui'nin çıktığı ve bilimsel gerçekleri açıkladığı sahnelerde izleyenlerin yanlış anlayabilecekleri tedavilerin altını çizmesi hoş bir ayrıntı. O sorumluluğu zaten üstlenmemeleri gerekir, Trapeze'i izledikten sonra -eğer yaşamaktaysa- kimsenin aynı hastalığı yenmesini beklememek lazım. Bir de bölümlerin sürekli birbirlerine atıfta bulunmaları devamlılığı sağlıyor. Misal bu bölümde Bandou bir kafede arkadaşıyla konuşurken arkadan "Yandım!" diye bir ses işitiyoruz ki hemen 2. bölümdeki elemanın sahneleri aklımıza geliyor. Ayrıca sürekli koparılan maarif takvimindeki günler de sanki tüm bölümlerin aynı döneme denk getirildiğini vurgularmış gibi.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi