• Sarai-ya Goyou - 7





    Thoughtless of Me


    Bir tarafta günü yaşayan, o ânın tadını çıkaran, geçmişine tamamen sünger çekmiş Yaichi; öte taraftaysa bu adama özenen, şu ana ve geleceğe bakmaya çalışan, geçmişinden henüz kurtulamadığını kaçtığı kavgayla belli eden Masa. Bu iki yinyang karakter şimdiye kadar tuhaf bir uyum yakalamış olsalar da büyük ihtimalle ilerleyen bölümlerde aralarında bir husumet çıkacaktır. Yaichi'nin feci şekilde saklanan geçmişi Masa tarafından sürekli eşeleniyor ve beklenen bir gelişme yaşanarak Yaichi'nin eskiden başka bir çeteye mensup olduğunu öğreniyoruz.

    Üstelik Yaichi'nin eski çetesinden hâlâ sağ kalanların olması şimdiki çete için bir tehdit oluşturuyor. Şimdiki Yaichi (çocukluğundaki isimle Seinoshin)'nin eskiden kaçırıldığını ve ismini de onu kaçıran hizmetkârdan aldığını biliyoruz. Bu bölümün sonunda Masa'ya dojo öğretmeyi teklif eden Yagi isimli samurayın da Yaichi ismindeki eski bir dostunun mezarını ziyaret ettiğini gördük. Şimdiki Yaichi'nin geçmişinde eksik kalan parçaları bu noktadan çıkarak birleştirmek kolay. Lakin benim merak ettiğim Masa'ya dojo öğretmeyi teklif eden bu adam, ileride bir gün şimdiki Yaichi'ye karşı Masa'yı kullanacak mı? Yani yinyanga dışarıdan bir müdahale gelecek mi?

    Muhtemelen en ağır tempolardan birine sahip olan seri, bu ağır tempo içinde kara mizah yapacak zamanı da arada bir bulabiliyor. Genelevin patroniçesi, Masa'nın çekingenliğini eleştirip "Keşke şimdi bir gangster eve girse" dedikten sonra Yaichi'nin belirmesi incelikli bir dokunuştu mesela. Yine de mizahla hiç işimiz yok. Kendini böylesine tek odağa çevirmiş başka bir seriye rastlamadım. Varsa yoksa karakterlerin geçmişler, gelecekleri, şimdiki halleriyle ilgileniyor. Gerçi bu işi layıkıyla da yapıyor. Bu saatten sonra acayip farklılıklar beklemek de yersiz. Tek beklentim ve ümidim bu sessizliğin finalde gerçekleştirilecek bir patlamayla bozum edilmesi. Ortam ve ilerleyiş de buna müsait.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi