• Rainbow - 7





    Determination


    Adından da anlaşılacağı üzere kararlılıkla ilgili bir bölümdü. Yalnız bu iradenin sadece mahkumlar tarafında görülmediğini, aynı zamanda ıslahevi idaresince de gösterildiğini bilmeliyiz. Doktorla Ishihara'nın konuşmalarına tanık olan ve serideki en insancıl tavırlar sergileyen gardiyan Kumagai bu iki adama karşı koyacağına söz veriyor ama sonrasında içkili araba kullanmaktan kaza yapıp hayatını kaybediyor. En azından gazetede yazılanlar bu lakin ölüm haberini aldığımız andan itibaren bu palavraya inanmıyor ve bölümün ortalarına doğru gerçeği doktorun ağzından öğreniyoruz. Yanılmıyorsam serideki ilk ölüm vakası bu bölümde yaşanıyor ve iyi huylu Kumagai seriye veda etmiş oluyor.

    Mario ise henüz tam iyileşmeden hücresine dönmek için çırpınıyor. Kumagai'den öğrendiklerinin ışığında Sakuragi'nin öldürülmek üzere olduğunu bildiğinden elini çabuk tutmaya çalışıyor. Hücreye döner dönmez de tayfayla bildiklerini paylaşıyor ve Nomoto'ya bir plan yapma şansı doğuyor. Tahliyesine dört gün kalmışken abilerini kurtarmayı kafalarına koyan çocuklar belki de son keyif sigaralarını tüttürüyorlar. 8. bölümle birlikte kopacak kızılca kıyameti beklerken de seride kalıcı olacağını bu bölümde belli eden hemşire Koike Setsuko ile tanışıyoruz. Bundan önceki bölümlerde kısa süreli rollerle karşımıza çıkan bu hanım kızımız belli ki Sakuragi'ye abayı yakmış. Ayrıca bir süredir netleştiremediğim anlatıcı da kendisiymiş. Demek ki serinin sonuna kadar bizimle birlikte olacak.

    Henüz bir tökezleme yaşanmadığını düşünüyorum. Seri her hafta yeni bir gelişme yaratmaya çalışıp kendini geliştiriyor. Bir hafta doktorun kansızlığını beyinlerimize iğrenç sahnelerle kazırken, diğer bir hafta Ishihara'nın ne kadar ileri gidebileceğini göstermekten çekinmiyor. Bu esnada döneme ait çok farklı işkence teknikleri de görüyoruz. Ha, bunların ne faydası var diye düşünmekte özgürsünüz tabii lakin dünya savaşının dumanı üstlerinde tüterken bu çocukların neler yaşadıklarını göz ardı etmemiz de zor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi