• Sarai-ya Goyou - 4





    Sure Gets Carried Away

    Kolluk kuvvetlerden kaçan yaralı bir adam saklanacak bir delik aramaktadır. Bu sırada Yaichi ona kapıyı açar ve adamın etrafa bıraktığı kan izlerinden kimse şüphelenmesin diye odasındaki kızın kendisini bıçaklamasını ister. Bu yaralı adamın ne yaptığıyla hiç ilgilenmediği gibi adamın hayatını kurtarır. Bu adam şimdiye kadarki bölümlerde sabit yan rol oynayan Matsu'dur. Yaichi ile Matsu'nun tanışıklığı işte böyle yasa dışı bir olayla gerçekleşir.

    Karakter gelişimine önem veren bölüm Yaichi'nin adam kaçırma işindeki motivasyonuna odaklanmaya çalışıyor. Bu işi para için sürdürmediğini anladığımız Yaichi bir önceki bölümde gösterildiği üzere -şimdilik- tamamen kapalı bir kutu. Ürkek roninimiz Masa'nın denemeleri ve sorduğu sorular henüz fayda etmiyor. Çetenin diğer elemanları da Yaichi'yi fazla tanımıyorlar ama hem Otake'ye hem de Matsu'ya zamanında büyük bir yardımda bulunmuş bu adamı bizler elbette ki tanımak istiyoruz.

    Seri çok durağan bir tempoda seyrettiğinden karakter gelişimi ön plana çıkıyor. Belli ki bu hikaye Yaichi'yi anlatacak ama ne zaman anlayacağımıza da kendi karar verecek. Bu sebeple ne ahım şahım bir aksiyon bekliyorum ne de diğerlerinden farklı sayılabilecek bir bölüm. Haftalık düzende ve aceleye getirmeden izlemeye çok uygun bir seri gibi görünüyor. Öte yandan okuduğum kadarıyla %1.7'lerde bir izlenme oranına sahip dizimizin yayından kaldırılması da söz konusu. Eğer yapımcıların öyle bir planları varsa da büyük bir ihtimalle 26 bölüm sürmeyecek ve maksimum 13. bölümde sonlandırılacak. Bu tempoyla iyi bir final hazırlamak için 13 bölüm de gayet yeterli hani.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi