• Arakawa Under the Bridge - 6





    6 Bridge


    Geçen haftaki düello teklifinin performansa döküldüğü bölüme Star ile Rec arasındaki kapışmaya tanık olarak başlıyoruz. Star'ın yanlış hatırlamıyorsam akustik bir gitarı da var ama o elektronikle şarkısını söylemeyi tercih ediyor. Gerçekten dandik sayılacak ve pop kategorisine girmesi bile zor olacak şarkısı elbette ki nehir halkı tarafından beğeniliyor ve Nino'nun da alkışlarını topluyor. Fakat Rec'in keman solosu Nino'nun gözlerini kapattırıp bu güzel kızı dinginliğe sürüklüyor. Dolayısıyla da yarışmayı Rec kazanmış oluyor ve Star'ın bir süreliğine Nino'dan vazgeçmesini sağlıyor.

    Rec bu galibiyete rağmen nehir halkı tarafından işe yaramaz biri olarak görülüyor. Bunu değiştirmek için bilgisayarıyla bir şeyler tasarlarken Nino'nun kardeşlere yüzme dersi verdiğini görüyor. Tabii söz konusu Nino olunca bu dersin garipleşmesi normal. Suyun altında 8 küsür dakika kalıp kollarında balıklarla su üstüne çıkan kızdan Tetsuo ve Tetsuro'nun bir şey öğrenebilmesi mümkün değil. Rec uzun uğraşlar sonucunda çocukların yüzme öğrenebilecekleri bir yol buluyor ve öğretmenlik kabiliyetleri Nino tarafından takdirle karşılanıyor. Daha sonra da hastalanan çocuklarla Sonchou'ya nasıl iyileşebileceklerini anlatınca öğretmenliği kendine vazife olarak biçiyor ve adadaki ona göre bu "anormalleri" inceden işleyip adam akıllı kişiler haline getirebileceğine inanıyor. Beyhude bir çaba olacağı daha şimdiden belli...

    İlk defa "sıradan"a yaklaşan bir bölümdü benim adıma. Rec'in Sonchou'yu sınıflandırmaya kastığı sahnelerle Nino'nun suyun altında kalışı hariç diğer anlatılanlarda epey sönükleşen bir tutum vardı. Çizimlere de sirayet etmiş belli ki hiç öyle farklı tarzlar denenmedi, hep aynı çizgiler kullanıldı. Nino'nun Rec'e inceden bir vurulduğu ve klişe öpüşme öncesi duruş ânı belki de bölümde en çok hoşuma giden noktaydı. Kızı o kadar güzel çiziyorlar ki canlansın da gerçeğini görelim istiyorum. Arada bir böyle tökezlesinler, gerisi mühim değil.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi