• Durarara!! - 20





    The Yellow Sky Rises


    Seriye ilk başladığımda hiçbir referans noktam yoktu. Birkaç hafta ilerleyip azıcık konuyu oturttuğumu düşününce Baccano!'yu izleyip çok etkilendim. O seriyi 13 bölüm gibi kısa bir zaman diliminde nefis bir şekilde kotaran yapımcıların Durarara!!'nın 24 haftalık periyodunu çok iyi, hatta daha da iyi kullanacaklarını düşünmüştüm. Son 5-6 haftadır ısrarla kanıtlamaya çalıştıkları üzere yanılmışım. Bölümlerin sıkıcı ve sıradanlığını geçiyorum. Aynı motifleri tekrar etmelerini de saymıyorum. Yalnız... Bilinçli taktiklerle sürekli uzatılan bir seriye "hayal kırıklığı" diyebilmek de pozitivist bakış açımın gelebileceği son nokta, onu da söylemeden edemiyorum.

    İlk 12'den sonra hangi bölümünden o kadar keyif aldığımı unuttum. Şu anda gelinen nokta bu hafta başında ekranlara veda eden efsane dizi 24 ile ilgili internet üzerinde okunabilecek geyiklere benziyor: "Herkes Jack'i dinleseydi dizinin adı 12 olurdu." Misal Anri 2 hafta önce Kida'nın Yellow Scarves'ın başında olduğunu öğrendi ama kendine saklayarak "gizemi" sürdürdü. Kida bu hafta kankası Mikado'nun Dollars'ın başında olduğunu öğrendi ama kendine saklayarak "gizemi" sürdürdü. Haftaya da Mikado seri başından beri vurgunları oynadığı Anri'nin Slasher olduğunu öğrenir ama 2 hafta kadar kimseye söylemeyip triplere girmeyi seçer. Serinin konusu sahiden bitti. Üç lideri, Celty'i, kötü adam Izaya'yı, chat odasında bir araya gelenin bunlar olduğunu öğrendik. Başka atımlık mermisi kalmadı serinin. Çok üzücü bir durum. "Son hafta gelse de finali yapıp gitsek" modunda 1 koca ay geçirdik.

    Önlerinde 1 ay daha var. Baccano!'dan öğrendiğimiz kadarıyla bu adamlar yaptıklarını bozacak, bozulmuş gibi gösterdiklerini de düzeltecek kapasitedeler. Gerçi orada bozarken bile bir şeyler inşa etme çabası göze çarpıyordu. Bu seride o da yok. İçimden kısık bir ses "hepsi düzelecek" diyor ama mantıklı konuşmam gerekirse ya 1 ya da 2 hafta daha bu tarz bölümler izleyecek ve son 2 bölümde acizane bir toparlama gayreti göreceğiz. Simon'u tanımak isteyenler içinse manganın iyice sondaki bölümleri kendisine ayrıldığından belki OVA beklemek daha makul olacaktır, tabii OVA gelirse bu, sonu çoktan belli seriye...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi